Her kadın şu ya da bu nedenle kocasını günün birinde öldürmenin hayalini kurmuştur. Elinizdeki romanın kahramanı ise, kocasını "çılgınca sevdiği için" öldürüyor.
O, kocasının her şeyi olmak istemişti: Eşi, metresi, kızı, kız kardeşi, annesi, sekreteri, yöneticisi...
Kocasını kazanabilmek için bütün kariyerinden vazgeçti. Onu yanında tutabilmek için, tensel zevklerin uzmanı oldu; mükemmel bir eş ve aşçı kılığına büründü.
Kocasına tek başına sahip olabilmek için arkadaşlarını, akrabalarını ve kendi öz kızı da dahil olmak üzere herkesi ondan uzaklaştırdı. Çünkü onun gözünde hepsi yok edilmesi gereken düşmanlardı. Bu paylaşılmaz tutkuya hakim olamayan kadın, kocasını, en sevdiği yemekle zehirledikten sonra, onun yanı başına oturdu ve bu kusursuz cinayetin bütün ölümcül safhalarını anlattı...
"Evlilik yaşamını ve kadınların tutkusunu çok güzel anlatan; insanda kekremsi bir tat bırakan güzel bir fabl. Mizahla ve yaşamın içinde saklı olan gerçeklerle yüklü; bir solukta okunan bir kitap."
- Philippe Duffary, Madame Figaro-
"Bu kitap, sakin görünümünün altında, acımasız ve boğucu bir tutkuyu barındıran; sertliği ve şiddetiyle evliliğin çağrıştırdığı her şeyle çelişen bir aşkın kaderini yalın ve etkili bir dille anlatıyor."
- Valeurs Actuelles-
"Laurre Buisson bize, sadece, geçimsiz bir kadının değil; aynı zamanda korkunç bir mutsuzluğa gömülmüş hasta bir insanın da portresini çiziyor. Bu ilginç romandaki kara mizah, kitabın sonunda okuyucuyu tuzağa düşürüyor."
- Valerie Lejeune, Le Figaro Magazine-
"Bir kadını, kocasını öldürmeye kadar götüren öldürücü bir aşkın portresi. Son derece sürükleyici ve keyifli bir kitap. Laure Buisson, daha ilk romanıyla çok önemli bir yazarın gelişini haber veriyor."
- Celine Darner-
(Arka Kapak)