Biraz da Doğu edebiyatı okuyalım demiş, yazarın hayatından ve yapılan birçok güzel incelemeden dolayı sevebileceğimi düşünmüştüm; maalesef yanılttı.
Gerçek-hayal karmaşasındaki olaylar, kişilerin birbiriyle ilintisi dışında ilgimi çeken bir hikayesi yoktu. Bir amacı da yoktu. Hatta fikrimce bir anlamı bile yoktu bu kitabın diyebilirim. Yer yer güzel benzetmeleri olsa da daha çok şöyleydi:
Rey şarabı içelim, afyon içelim, ölmek arzusu, kahpe karım, biraz daha afyon güzelleyelim, şehvet, korku ve kapanış.
İslam’a olan tavrı da rahatsız edecek düzeydeydi, yaşadıklarıyla ve gördüğü Müslümanlarla ilişkilidir diyerek takılmadım.
Kısaca yazarın dünyayı hiç sevmeyen iç aleminin bir izahı niteliğindeydi, fakat ben o alemi de sevmedim.