“Hakikat sadece ama sadece yürekle görülür.” İşte böyle söyledi yazar küçük prense. Küçük prens yaşadığımız dünyadan başka bir gezegende yaşayan bir kaşif, bir meraklı, ufku ve yüreği bizim anlayamadığımız kadar geniş birisi. Bulunduğu gezegen kendi etrafı kadar küçücük ve o gezegende çok sevdiği evcilleştirdiği çiçeği ve hep çiçeğini yiyecek mi yemeyecek mi endişesini taşıdığı bir koyunu var. Yaşadığımız dünyada bir çöle düşmeden önce diğer gezegenlere gidiyor küçük prens. Birinde bir kral var, hükmediyor. Birinde bir sarhoş var, kederli. Birinde iş adamı var, evrendeki yıldızlara sahip olduğunu söylüyor ve onları sayıyor. Birinde bir kendini beğenmiş var, kendini övdürüyor. Birinde coğrafyacı var ama kaşif değil, yalnızca duyduklarını kağıda geçiriyor. İşte bu gezegenleri gezdikten sonra söyle diyor Küçük Prens “ Büyükler ne kadar da garip” evet yetişkinler ne kadar da garip öyle değil mi aslında Küçük Prens her şeyin ne kadar basit ve anlamının ne olduğunu çok iyi biliyor ama gezerken yetişkinlerin bütün her şeye ne kadar da kendi gözlerinden anlamsız baktıklarına şahit oluyor. Daha sonra yolu dünyada bir çöle düşüyor. Burada ise dünyanın büyüklüğüne hayret ediyor ama korkmuyor. Tilkiyle, yılanla, güllerle tanışıyor. İşte kitabın başından beri yazarla da aslında hikayesi burda başlıyor. Daha sonra öyle güzel bir ders verip bu dünyadan gidiyor. İşte kitabın sonunda anlıyorsunuz aslında bunun bir çocuk kitabı olmadığını.