Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Marksizm ve Diğer Batı Düşünceleri

Ali Şeriati

Marksizm ve Diğer Batı Düşünceleri Sözleri ve Alıntıları

Marksizm ve Diğer Batı Düşünceleri sözleri ve alıntılarını, Marksizm ve Diğer Batı Düşünceleri kitap alıntılarını, Marksizm ve Diğer Batı Düşünceleri en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hele ki 21. yy.da
Otuz yıl önce İkbal şöyle bağırıyordu: "Bugün, insanlık, evrenin manevi bir yorumuna her şeyden daha çok muhtaçtır." İkbal'in sözlerinde üstü kapalı belirtilmişse de, biz yine şunu eklemeden kendimizi alamıyoruz: "Insanlık, insanlığın da manevi bir yorumuna muhtaçtır."
Sayfa 91 - Birleşik Yayıncılık, ikinci basım, 1999Kitabı okudu
Eğer hürriyetin hiçbir amacı ve ölçüsü yoksa bu hürriyet değil serseriliktir .
Reklam
“Proudhon, Marx’a yazdığı mektuplarda diyordu ki: “Eğer bir şey yapmak istersek, mütevazi bir şey olmalı; bunu, yalnızca insanların uyanması uğruna yapmalıyız. Yeniden peygamberlik oynayıp, insanlar üzerinde bir takım emir ve yasaklar koyarak, onların üzerine binmemeliyiz. Dünyada yeni bir din, yeni bir mezhep kurmamalıyız.., Korkarım ki, bu sizin ekolünüz, yarın bir devlet dini şekline bürünecek ve devlete bu şekilde tapınma, Tanrı’ya tapınmanın yerini alacak.” Her şey, nasıl da önceden tahmin ettiği gibi çıktı Proudhon’un. İşlerin böyle bir yola girmesiyle hayâl kırıklığına uğrayan hür ruhlar, kendi deyimleriyle, insanı bir veya birden çok tanrının hizmetine koşan dini de, devletin kölesi yapan Marksizm’i de inkâr ederek yeni bir ekol kurdular. “Bütün servet devletin elinde toplandığı ve devlet bir hiyerarşi şeklinde kurulup, bir bürokrasiye dönüştüğünde, kendi sürekliliğini sağlayan egemen bir sınıf biçimine bürünür. Böyle bir sistemde, kimse bir şey yapamayacaktır; yeterli servet ve mali imkân olmadığından kimse kendini kurtaramıyacaktır. Herkes, başında lideriyle bu korkunç örgüte bağlı işçiler hâline gelecektir.”
Yine de sen nereye istersen git ,yön seçmek bütünüyle sana kalmış, zaten bu bir başkasının seçebileceği yönden hiç farklı değil,çünkü hiç bir yerde medeniyet yoktur.
“Sonra ondokuzuncu yüzyılda makinenin gelişi, sınıf çatışmalarını, zulmü ve zenginlerle fakirler arasındaki uçurumu kuvvetlendirdi. Yeni durum, başlardakinden çok farklıydı; ilk sıralar bir arazi sahibi yirmi veya otuz köylüyü kullanabiliyordu. Tek bir köylü bir yılda ne kadar üretebilirdi? Diyelim ki, beş ‘harvar’ (buğday.) Bir harvarı tohuma ve
“Bugünlerde dinden söz etmek çok zordur; modern kafalar, onu ilerici ve kurtarıcı bir güç olarak kabul etmiyorlar. “Bu modern kafa nedir, diye kendi kendimize sormalıyız. Nerede şekillenmiş ve böyle bir tavrı nereden almıştır?”
Reklam
Kastettiği filozof, Herakleitos
Yunan filozofu her ne kadar her şeyin bir değişim içinde olduğu görüşündeyse de, açıkça iki değişmez ilkenin varlığından söz eder. "Ateş" ismini verdiği yüce bir öz ve logos dediği değişmez bir mantık düzeni.
Sayfa 78 - Birleşik Yayıncılık, ikinci basım, 1999Kitabı okudu
Ya parolalar? Liberalizm! Yani duygusuzluk. Demokrasi! Yani senin nasibini zaten ayırmış olanları seçmek! Hayat mı? Maddi varoluş. Ahlakiyat mı? Fırsat kollayıcılık(opportünizm) ve bencillik. Hedef? Tüketim. Hayat felsefesi? Doğal iştahları doyurmak. Son hedef? Zevk ve eğlence içinde bir hayat. İnanç, ideal, aşk? Varlığın anlamı? Onları da unutuver canım!
Marksizm, dini inkâr etmek istediği zaman, insanı evrende Tanrı'nın yerine koyup Tanrı'yı da insanî özün bir dış yansıması olarak tarif eder. Fakat tarihi materyalizmi açıklamak istediğinde, bu aynı, Tanrı'nın yaratıcısı olan insanı üretim araçlarının bir ürünü yapıverir!
Sayfa 82 - Birleşik Yayıncılık, ikinci basım, 1999Kitabı okudu
Bugün, tanrısız gelişen bir bilim, gerçekten medeni bir toplum üretti, fakat medeni insanlar değil; ama eskiden, vahşi ve geri bir toplumda medeni insanlarımız vardı.
Sayfa 97 - Birleşik Yayıncılık, ikinci basım, 1999Kitabı okudu
Reklam
“Dinler, ilk ortaya çıktıkları sıralarda hiç bir yönetici sınıf unsurları taşımıyordu. Özellikle İslâm böyleydi. Ve, daha bugün, aynı konu üzerinde Lâtin Amerikalı devrimcilerden bir grubun yazdığı yazılardan birini okuyordum. Övüne övüne şöyle diyorlar: “Bizim üreticilerimiz ve aydınlarımız yok; eylem yapan devrimciler ve düşünüp, bir ideoloji meydana getiren aydınlar diye bölünmedik, dolayısıyle hepimiz biriz. İdeoliyi yayan aynı kişi eylemi yapar, ve eylemi yapan aynı kişi de düşünür. Biz hepimiz biriz.” Bu sorunun İslâm’da da çözüldüğü ortadadır. Peygamberin sahâbeleri ve İslâm’ın ilk günlerinin mücahidleri arasında kim aydın, kim eylemci ve kim din adamıydı? Böyle bir sınıflama kesinlikle yoktu. Herkes İslâm’ı yayıyor, savaşıyor ve aynı zamanda çift sürüyor, hurma yetiştiriyor veya deve otlatıyordu. Yani, herkes, hem işçi, hem savaşçı, hem de aydındı. Daha sonraları ancak, sınıfların ortaya çıktığını ve bunlardan birini de din adamlarının oluşturduğunu görüyoruz. Bu resmî smıf, genellikle kendi sınıf çıkarlarına hizmet edip, üyelerine yardım edeceği için, bazı konuları resmî dine ekleyiverir. Halkı yavaş yavaş uyuşturur. Böylece, resmî din, kendiliğinden, tartışmasını yaptığımız harekete karşı çıkar.”
Marksist diyalektiğin materyalizme eklenmesiyle, doğal olarak insan iradesini ve bu iradenin sonucu olan insanî sorumluluğu İnkar eden materyalist bir determinizmin doğduğunu görüyoruz: Sorumluluk iradeden kaynaklanırken, insan iradesinin diyalektikten kaynaklandığı sanılıyor.
Sayfa 85 - Birleşik Yayıncılık, ikinci basım, 1999Kitabı okudu
Marksizm, Batı Kapitalizmin parasının öbür yüzünden başka bir şey midir sanki?
Sayfa 40 - Birleşik Yayıncılık, İkinci basım, 1999Kitabı okudu
Anlaşılıyor mu acaba ?
“Temel düşüncesi, tarihte kişiselliğin reddedilmesi olan (kişilerin tarihte hiç rolü yoktur) bir hareketin, kişiselliğin başlıca beslenme yeri olarak ortaya çıkması ne kadar tuhaf! Hem de, çeşitli kolları adlarını kişilerden alıyor: Marksizm, Leninizm, Titoizm, Kastro izm, Troçkizm, Maoizm ve kaybolmuş olan daha pek çokları. Fakat, bir dinin müntesipleri olarak, birine Muhammedizm veya bir Muhammedist, diye sözedebilir miyiz? Böyle dediğimizde, kimse neden bahsetmekte olduğumuzu anlamıyacaktır, çünkü biz dindarların, (insanların en iyisi olarak inandığımız Peygamber’e tapmakla suçlansak da) bu kişisellik kompleksiyle başı hiç derde girmedi. Bu insanlar, kişiselliği inkâr ederek, ferdin, kahrammın insan hayat ve tarihinde en küçük biryeri olmadığını ileri sürerler de, ekolleri, gel gör ki, lidere tapınma şeklini alır. Faşizm’in bir diğer şeklidir bu.”
“Marksizm, dini inkâr etmek istediği zaman, insanı evrende Tann’nın yerine koyup, Tanrı’yı da İnsanî özün bir dış yansıması olarak tarif eder. Fakat, tarihî materyalizmi açıklamak istediğinde, bu aynı Tanrı’nın yaratıcısı olan insanı üretim araçlarının bir ürünü yapıverir! “İslâm insanlığı, Allah, insan ve tabiatın anlamlı ve amaçlı bir âhenk gösterisi sunduğu bir ‘tevhid’ dünyasına yerleştirir. Âdem’i, insan türünün ilk ve ana özü olarak, ruhla madde arasında, Allah'ın kendi ruhundan üflediği toprak olarak takdim eder. Daha da ileri giderek, İlâhi emaneti bütünüyle ellerine teslim eder; böylece, insan sorumluluğu ilkesi için maddî temellerin ötesinde bir temel ortaya kor.”
130 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.