Nasıl başlasam bilemiyorum, çok üzücü bir hikaye.. Bir insanı hayatının merkezine koymanın hazin sonunu düşündürdü bana. Yaptıklarını daha yüce bir amaç için yapsaydı keşke ve bu boşluğa da hiç düşmeseydi diye düşünüyorum kahramanımız için.. Bir ilahiyatçı olarak imanım tazelendi diyebilirim :) Allah'ım iman etmak, ahirete inanmak, Allah rızası için yaşamak ne büyük nimetmiş. Karakterimiz Martin Eden'ın o kadar şey elde etmesine rağmen kalbi mutmain olmadı, olmaz, olamaz. Belki daha basit bir insan olsaydı kendini bir ömür parayla, şöhretle, zevkü sefa ile avutabilirdi ama Martin çok sorgulayan bir karakter olduğu için maddiyat onun için bir şey ifade etmedi yahut her şeyi elde edince bir kıymeti kalmadı. İnsanların ikiyüzlü ve menfaate dayalı ilişkilerini görüp midesi bulandı ve hayatına son vermek istedi, onun durumundaki bir insan için (hiçbir dini inancının olmayışı) normal bir tepki aslında. Öte yandan kitabı okurken sonunu tahmin etmiştim o yüzden de umutsuzluğa sürükleniyor gibi hissettim. Alt tabakayla üst tabaka arasındaki keskin sınırları da güzel çizmiş kitap ve tabii aristokratların iç yüzünü de..