Hükümdarlarına zorluk çıkarmaya her zaman hazır olan, hiç bitmeyen kavga ve savaştan başka bir şey bilmeyen feodal beylerle çevrili, Protestan ve Katolik çekişmesinin ortasında, dahası Protestanların en bağnazlarından olan Calvinci John Knox’un vaaz verdiği ve görgü refah ve kültür bakımından İngiltere ve Avrupa’dan en az 100 yıl gerisinde yoksul kalmış, İngiltere’nin gölgesinde bir ülkede bir kraliçenin romansı serüveni: Mary Stuart
Komşu ülkenin kendisine tamamen zıt karaktere sahip kraliçesi Elisabeth, İngiliz halkının gücünü temsil etmek, ulusal ve kutsal bir misyonun hizmetçisi olmak, zamanın hükümdarları arasında yüksek bir konum sağlarken; “hükümdar ülkesine değil, ülkesi hükümdara bağlı olmalı” anlayışı ile Mary Stuart İskoçya için değil, sadece İskoçya kraliçesi kalmak için yaşamış ve ölmüştür. Sonuç olarak Mary Stuart ülkesine, kendi hayatını ve acılarını anlatan bir destandan başka yaratıcı hiçbir şey vermemiştir.
Realist düşünen Elisabeth tarihte, romantik duygular taşıyan Mary Stuart ise şiirde ve destanda galip gelmiştir.
Referanslar: Shakespeare: Macbeth ve Hamlet
"Shakespeare'in Macbeth'i, bilinçli ya da bilinçsiz olarak Mary Stuart dramının kendine özgü atmosferi içinde yaratılmıştır."