Dünya tarihinin daha aşırısını tanımadığı bir uçurumdan aşağı atlarken onurunu, yasaları, gelenekleri ülkesiyle beraberinde sürüklüyen tutkulu, ruh hali bakımından sabırsız, talihsiz Iskoçya Kraliçesi Mary Stuart..
Ve ürkek yaradılışıyla kararlarında temkinli, acele etmeyen yapısıyla sabırlı, yaptığı her politik hesapta kendi otoritesini değilde ülkesinin menfaatini gözettiğini savunan Ingiltere Kraliçesi Elisabeth'in ittifaklarla, ihanetlerle ve entrikalarla dolu yaşamlarını konu alan bir eser..
Ahlaki kuralların Kutsal kitaptan degil, Machiavelli'den alan bir dönem için vicdan azabı ya da vicdani hesaplaşmanın tamamen yabancı kaldığı, siyasi cinayetlerin Avrupa devletlerinde bağışlanabilir bir suç olarak görüldüğü zorba bir dönemden bahseden Stefan Zweig toplumsal rollerin ardındaki insanın iç dünyasına yönelerek analizleriyle tüm gerçekleri tarafsızca yansıtıyor.
Yunan mitolojisindeki benzetmeleri, Shakespere'in eserleriyle olayların akışının açıklanması oldukça keyif vericiydi.
Yazar biyografik romanın ötesinde zorba bir dönemin iktidar mücadelelerini, Katolik-Protestan mezhep çatışmalarını, eşitlikten yoksun bir toplum modelinide gözler önüne sermekte.
Stefan Zweig 1935 yılında yazılabilecek en iyi biyografik romanı yazmış ancak olay akışının uzun tutulması kitabın olumsuz unsuru olarak değerlendirilebilir.
Kitapta alıntı yapabilecegim ve ders çıkarabileceğim çok güzel noktalar vardı.Okurken keyif aldığım bir eser oldu.Bu yönüyle sizlere de tavsiye edebilirim.
Keyifli okumalar dilerim..