Bu kitabın, her satırını okuduğumda kendimi Kafka’nın odasında buldum. Kafka, pencerenin dibine konulmuş ahşap masasında, elinde kalem, önünde Milena’ya yazılmak üzere duran kağıtlar...
Kafka’nın kağıda her kelime döküşünde Kafka’nin başında dikilen ben eğilip Kafka’nın ne yazdığına bakıyorum; Kafka yazmaya ara verip iştahsız bir şekilde bir şeyler yemek için mutfağa giderken onu takip ediyorum, yazmaya ara verip bir anlığına pencereden bakınca ben de onunla birlikte bakıyorum...
Etkilendim, çok etkilendim.
Kitabın son satırını okuduğumda içimi tuhaf bir şey kapladı. Ama ne olduğunu anlamadım. İyi bir şey değildi kesinlikle ama bir şeyler oldu.
Kitap aşk kitabı değil.
Kitap Kafka’nın otobiyografisi, Milena’nin biyografisi, dönemin siyasi, ekonomik koşullarını anlatan bir belge, psikolojik ve felsefik bir derinlik...
Tavsiyemdir, sağlıcakla...