Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Determinizmin Reddi, Mucize İnkarcısı Materyalistlerin ve Modernistlerin Şüphelerine Cevaplar

Mucize

Ömer Faruk Korkmaz

Mucize Sözleri ve Alıntıları

Mucize sözleri ve alıntılarını, Mucize kitap alıntılarını, Mucize en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Mucize olan bir fiilin benzerinin yapılamaması gerekir. Nitekim aksi takdirde âciz bırakıcı vasfıyla muttasıf olması düşünülemez. Ve ancak bu şart ile birlikte sihir ve şa'beze türü vâkıalardan ayrılır.
Sayfa 14 - Dirâyet YayınlarıKitabı okudu
Hâkikat anlayışını tamamen madde sahasına hasretmiş ve mânânın derinliğinden bîhaber olanların tabiatta meydana gelen hârikulâde olayları kabullenebilmeleri elbette ki beklenemez.
Reklam
Din ile bilim münâsebetinde, bilimin evrendeki yapının keyfiyeti ve hâdiselerin nasıl meydana geldiği gibi hususlardaki keşiflerden ibâret olduğu ciddi bir müessirdir. Nitekim din zâviyesinden bakıldığında Mucizelerin hârikulâde olarak değerlendirilmesi, tabiatın düzeni, sebeplik/nedensellik ve ilâhî müdâhale gibi birçok tartışmayı peşi sıra getirmiştir. Meseleye dînî bir veçheden bakma mahrumiyeti yaşayan felsefi akım ve şahıslar ya Mucizeleri kökten inkâr etmiş ya da onu Mucize olmaktan çıkaracak şekillerde birtakım te'villere gitmişlerdir.
Sayfa 35 - Dirayet Kitap - 1.Baskı - 2020
Geçmiş zamandan bugüne İslâm'ın ispat ettiği birçok hakîkati buharlaştırarak yok etmeye çalışanların zihin dünyalarındaki ana arıza Mucize inkârıdır.
Sayfa 29 - Dirayet Kitap - 1.Baskı - 2020
Peygamberler gönderildikleri kavimlere karşı nübüvvetlerini ispat edebilmek maksadıyla aklî deliller ortaya koymuşlardır. Seviyeleri açısından bu aklî delilleri kavramaya kâbil olmadıkları için bunları yeterli bulmayanlar peygamberlerden mucize göstermelerini istemişlerdir. Başlangıçta getirilen aklî delillerden sonraki bu mucize talebine karşı gösterilen hârikulâde olaylara "hidâyet mucizeleri" denmektedir.
Sayfa 23 - Dirâyet YayınlarıKitabı okudu
Allah kâinatta yaratmış olduğu fiilleri sebepler perdesi ardında yaratmaktadır. Bu durum hayatın muhteşem bir nizam ekseninde cereyan edebilmesi için büyük bir hikmeti hâizdir. Fakat bu kânunlar Allah'ın dilediği şekilde yaratmasına engel olacak şekilde tabiata âit kânunlar değillerdir.
Sayfa 81 - Dirâyet YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Hakî- kat anlayışını tamamen madde sahasına hasretmiş ve mânânın derinliğinden bîhaber olanların tabiatta meydana gelen birtakım hârikulâde olayları kabullenebilmeleri elbette ki beklenilemez. Zîra onlara göre her şey adette yerleşik şekil üzere yürümeli ve bunun dışında vukû bulduğu söylenen şeyler "hurâfe" addedilmelidir. Bu temel kabulden hareketle de Mucizeleri ya topyekûn inkâra ya da olmadık şekillerde te'vil etmeye yeltenmişlerdir. Kur'ân'da geçen peygamber Mucizelerini ve Hz. Peygamber'in hissî Mucizelerini kabullenemeyişlerinin altında yatan ana sebep budur. Mîrac gibi hissî Mucizeleri kabullenmeyenlerin hâdise hakkında vârid olan bir kısım rivâyetlerin zayıflığı veya is- tırabı üzerinde durmaları ise meselenin temelinde yatan Mucize inkârcılığı marazını örtmeye yöneliktir.
Sayfa 29 - Dirayet Kitap - 1.Baskı - 2020
Aynı dönemin filozoflarından David Hume da Mucize konusuna benzer bir şekilde yaklaşır. Ona göre bir Mucize doğa yasalarının çiğnenmesidir ve doğa yasala- rını sağlam ve değiştirilmez bir deneyim temellendirdiği için bir Mucizeye karşı çıkan bir tarif, olgunun yapısından dolayı deneyden yola çıkarak yapılan ispat için düşünülebilecek en sağlam ispat kadar sağlamdır. Ona göre insanın tabiatında hârikulâde olaylara inan- maya meyil vardır. İlk çağlardaki insan tabiat hakkın- daki bilgi eksikliğinden dolayı hârikulâde gibi gözüken olayları hemen Mucize mânâsına hamletmiştir. Ancak bilginin artması ve deney yoluyla birçok şeylerin sebeplerinin keşfedilmesiyle her şeyin tabiatın kânun ve kuralları çerçevesinde meydana geldiği anlaşılmıştır. Bilgisiz toplumları kandırarak bu tarz olayları dile tirenler ise "sahtekârlar"dır." getirenler ise "sahtekarlar" dır. * *Hume D. İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Soruşturma, (Tre: 2017, S. 24-25. M. Özgen), İstanbul: Biblos, s. 147-148, D. Fesli, a.g.e., s. 37.
Sayfa 32 - Dirayet Kitap - 1.Baskı - 2020
Mucize ve bilim bahsine girmeden önce bilim ile din arasındaki münâsebetin hulâsa edilmesi gerekir. Bu mevzû, üzerinde çokça tartışılmış ve farklı kesimlerin muhtelif mülâhazalarına medar olmuş bir mevzûdur. Her şeyden önce din ve bilimin birbirlerinin yerine kullanılamayacak iki husûsî saha olduğu gözden kaçı- rılmamalıdır. Bunları birbirlerinin yerine ikâme edip mezcetmeye çalışmak büyük bir hata olur. Zîra din ve bilim, inceledikleri alanlar ve sordukları sorular açısın- dan birbirlerinden farklıdırlar.
Sayfa 34 - Dirayet Kitap - 1.Baskı - 2020
Mucize inkârcılığının zimnında barındırdığı bir diğer tehlike de nübüvvete iman müşkilini ihtiva ediyor olmasıdır. Söz gelimi, Mucize münkirleri bir yandan áleme tamamen maddeci bir gözle bakarken diğer yandan máná üzerinde israrla duran nübüvvet müessesesine de şüpheyle bakmaktadırlar. Mucizenin varlığını kabullenmeyen felsefi akım ve filozofların bir kısmı ise zaten peygamberlik müessesesini de sarâheten inkâr etmektedirler.
Sayfa 30 - Dirayet Kitap - 1.Baskı - 2020
Reklam
Hissî Mucizeler
Bu mucizeler, Cenâb-ı Hakk'ın dilediğinde kâinattaki bu nizama müdâhalede bulunabileceğinin en bâriz ispatıdır.
Sayfa 19 - Dirâyet YayınlarıKitabı okudu
Din ile bilim arasındaki münasebet üzerinde konuşurken kesinlikle ıskalamamamız gereken bir hakikat de şudur: Bilimin ilgilendiği alan madde ile sınırlı olduğundan dolayı deney ve gözlem dışında kalan şeyleri kabul etmez. Bilim herhangi bir hadisenin hangi maksatla meydana gelmiş olduğundan ziyâde nasıl meydana geldiği üzerinde durur. Bunu araştırır ve keşfetme gayreti güder. Bu zâviyeden bakıldığında bilimin doğrusu tecrübe edebildiği kadardır. Dinin sadece madde sahasına hasredilmesi ise mümkün değildir. Buna göre evrene, keşfettikçe ziyâde olan bir îman zâviyesinden bakıp da hakîkat nâmına ne varsa kabullenen bir nazarla bakan bir bilimin, din ile çelişmeyeceği; bilakis onu teyit edeceği bir hakîkattir. Fakat Materyalizm ve Natüralizm gibi bilcümle beşeri ideolojilerin fikir kölesi haline gelmiş zihni bulanıkların bilim nâmına ortaya koydukları şey, meseleleri küllî bir nazarla ortaya koymaktan çok parçacı bir bakışla ele almak şeklinde olduğu için din ile çatışması elbette ki doğaldır.
Yahudi kökenli Aydınlanma dönemi filozoflarından Spinoza'ya göre de durum farksızdır. Nitekim ona göre de Mucize inancı sıradan insanların anlama kabiliyetlerini aşan noktalarda doğadaki olayların sebeplerine vakıf olamama cehâletlerinden dolayı sarıldıkları cevapsız bir çâredir. Bilgisizliğinden dolayı bu çâreye siğınan insan zamanla bunu yaratıcının varlığına da delil kılmaya başlar. Spinoza'ya göre Mucizenin tarifi; sebebini bilmediğimiz, insan idrakinin üstünde fakat tabii kânunlar çerçevesinde yaratıcının fiili olan olaylardır. Tabiat kurallarının değişime uğraması veya askıya alınması sûretiyle gerçekleştiği söylenen bir olay düşünülemez. Zîra yaratıcının vaz ettiği kuralları bir süreliğine de olsa değiştirmesi veya askıya alması düşünülemez. Bu şekildeki bir algı sabit ve değişmez bir kâinat düzeniyle çelişir.* Yine ona göre tabiat değişmez kânunlarla yönetildiğinden Mucize gibi bir mefhumun varlığı ancak zihinde düşünülebilir. Zihnin de bu anlayışı taşımasının sebebi tabiattaki sebebini açıklayamamasından dolayıdır."* *Spinoza Benedict De, Teolojik Politik İnceleme, Trc: M.K. Arı- can, TDVY, Ankara, s.108-122; Yasin Ulutaş, İslâm Düşüncesi- nin Teşekkül Döneminde Mucize Anlayışları, Kahramanmaraş, Aralık, 2018, s.71. *Spinoza B. Teolojik Politik İnceleme, (Trc: C. B. Akal, R. Ergün), Ankara, Dost, s. 119-121; D. Fesli, a.g.e., s. 44-45.
Sayfa 33 - Dirayet Kitap - 1.Baskı - 2020
Tevhid dininde sebeplerden değişmeleri mümkün olmayan aslî sebepler olarak değil, müstear ve mahlûk sebepler olarak bahsedilebilir. Allah'ın varlığını hiçbir şekilde kabul etmeyen tabiatçı ve fail-i muhtar olmayan bir ilaha inanan kimseler dışında hiç kimse kâinattaki eşyanın hiçbiri için zatından sâdır olan ve ondan ayrılması mümkün olmayan bir özellikten bahsedemez.
Mucizeyi inkâr edenlerin kesinlikle değiştirilemeyeceğini iddia ederek "tabiat kânunları" diye isimlendirdikleri umûmî mânâdaki ilk düzen, eşyanın tabiatından kaynaklanan ve değiştirilmesi mümkün olmayan kânunlar değil Allah tarafından vaz edilmiş kânunlardır. Bunların kânun olmasının mânâsı ise sürekliliklerinin zarûret veya vücup mertebesine ulaşmış olması değil bilakis âdeten devam edegelen kaziyeler olmalarıdır. Dolayısıyla bunun zıttı aklî muhal olamaz. Çünkü bu kaziyeler tecrübe üzerine mebnîdir. Tecrübenin netîceleri ne kadar tutarlı olsa ve pozitif bilim takipçileri de ne kadar tecrübeye istinat etmekle övünüyor olsalar da zarûrî bir kaziyyenin mesnedi olamaz. Zîra tecrübe sadece âdete delâlet edebilir, mantıkî zarûrete değil.
Sayfa 78 - Dirâyet YayınlarıKitabı okudu
40 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.