Kitap çok etkileyici hele de kitaptaki çocukların yazarın çocukları olduğunu öğrendikten sonra çok daha etkileyici.Yazarın; Bir babanın gözünden iki engelli çocuğa sahip olmanın nasıl bir duygu olduğunu anlattığı bu kitapta okuduğunuz sayfalar sizi çoğu kez uzun uzun düşündürüyor.
"*Handicape" kelimesini sevmiyorum.
"Diğerleri gibi değil" ifadesini tercih ediyorum. Çünkü diğerlerini her zaman sevmiyorum. Diğerleri gibi olmamak, bu illa ki diğerlerinden daha az iyi olmak demek değil. diğerlerinden farklı olmak demek. Diğerleri gibi olmayan bir kuş, ne demektir bu? Mozart'ın bütün flüt sonatlarını partizyonsuz ıslıkla çalabilen bir kuş diğerleri gibi değildir.
Yüksekten başı dönen başka bir kuş da. Diğerleri gibi olmayan bir inek, telefon etmeyi bilen bir inek olabilir.
Çocuklarımdan söz ederken, ''diğerleri gibi değiller" diyorum. Bu, şüphelendiriyor.
Mozart, Einstein, Newton, Michelangelo diğerleri gibi değildi.
Jean -Louis Fournier/ Nereye Gidiyoruz Baba
(Anlatı, S,71 - Yapı Kredi Yayınları)
Hiç mutlu olmamış, dünyaya sadece acı çekmek için ufak bir gezinti yapmaya gelmiş olan birinin ölümü korkunç bir şeydir. Bir gülümseyişinin anısını saklamak bile çok zor.
Fournier okumak hep çok sıcak keyifli bana kara mizah sevdiren bir süreçti. Ancak bu kitabı ile bu okuma öyle olmadı. Kısacık sayfaları duygusal olarak o kadar zorlanarak okudum anlatamam. Bu sefer kara mizahı daha da üzülmemize olayı daha trajik hale getirmemize sebep oldu.
Sıradan gündelik yaşam içinde düşünemden çocuklarınız işe yaptığınız konuşmaların, aktiflerin, sürecin değerini anlamanıza yardımcı oluyor. Kendi içinde bunları yapamamanın verdiği öfkeye de şahit olacak ve yazarın çaresizliğini üzüntüsünü okuyacaksınız. Kim için daha zor anne/baba için mi engelli çocuklar için mi? Fournier’in tanrıya kendine zaman zaman çocuklarına olan öfkesini hayal kırıklığını buruk bir yerden okuyacaksınız.
Hiç mutlu olmamış, dünyaya sadece acı çekmek için ufak bir gezinti yapmaya gelmiş olan birinin ölümü korkunç bir şeydir. Bir gülümseyişinin anısını saklamak bile çok zor.
Babalar çocuklarıyla biraz daha büyüdüklerinde ilgilenirler,meraklı olduklarında,sorular sormaya başladıklarında.
Bu anı boş yere bekledim.Sadece bir soru vardı sorulan: "Nereye gidiyoruz baba?"
Ben artık kim olduğumu pek bilmiyorum, hayatta nerede olduğumu bilmiyorum, yaşımı bilmiyorum. Hep 30 yaşında olduğumu zannediyorum ve her şeyle alay ediyorum. Kocaman bir oyunun içine demirlemişim gibi geliyor, ciddi değilim, hiçbir şeyi ciddiye almıyorum. aptalca şeyler yapmaya ve yazmaya devam ediyorum. Yolum çıkmaz sokakta bitiyor, hayatım çıkmaz sokakta son buluyor.
Engelli iki çocuğu olan bir adamın düşünce akışını okuyoruz kitapta.
Genellikle çevreden duyulan 'Ne kadar çok büyümüşler!' sözlerinin çarpıcılığı vuruyor bu adamı: Hayır hiç de büyümediler aslında.
Böyle insanları sürekli görüyoruz ama etraflıca düşünmemişizdir, bu olayı kabullenip devam ettiklerini varsaymışızdır. O kadar da kolay kabullenebilecek bir şey degilmis aslında.
Sürekli sürekli 'neden?' sorusu aklından geciyor.
Şanssızlık, talihsizlik belki de tanrının verdiği bir ceza...
Güzelleme yapmaya çok da vakti yok aslında
Içinde sürekli sorgulayan, sürekli kötüyü düşündüren hayvani duygu...
Kendi çocuğunu bile sevememek...
Yazar oldukça şakayla karışık anlatmaya çalışmış, olayları ironi ile yumuşatmaya belki de katlanılabilir kılmaya çalışmış.
Etkileyici bir kitaptı.