Hepimiz, bir dilenci, bir sarhoş, bir yılan gizliyoruz içimizde. Bazen umulmadık bir anda karşılaşır, yabancılarız onları. İçimizdeki ada, içinde yaşamayı düşündüğümüz evdir. Biriktirdiğimiz, bir daha yerinden edemeyeceğimiz ölülerimiz vardır gönlümüzde, almayı düşündüğümüz öçlerimiz, yaklaştığımız ya da uzaktan baktığımız bir intihar fikri, tepki duyduğumuz, ama yine de kopamadığımız konformist eğilimlerimizi, bizi öldürmesi pahasına yanımızda taşıdığımız düşman, daha dillendirmekten hoşlanmadığımız bir dolu şey. İşte bu imgelerin yüreğimizdeki yerini anlatıyor bu öyküler.
Öykülerim kesinlikle bir yenilik barındırmaz, insan `yeni' değildir çünkü. Ama, yazdıklarımın içtenlikli, duyarlı, yaratıcı olduğunu biliyorum. Öykülerimde keşfettiğim aynalarla eğleniyor, o aynalarla kurmaca bir gökkuşağı yaratıyorum. İsteyen benim yarattığım gökkuşağının altından geçerek, ona iyi bir manzara diye bakar; isteyen, karşısına geçip yılanları, sarhoşları, dilencileri, katilleri, gaddarları anlar.