Öne Çıkan Osmanlı İmparatorluğunda Alman Nüfuzu Gönderileri
Öne Çıkan Osmanlı İmparatorluğunda Alman Nüfuzu kitaplarını, öne çıkan Osmanlı İmparatorluğunda Alman Nüfuzu sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Osmanlı İmparatorluğunda Alman Nüfuzu yazarlarını, öne çıkan Osmanlı İmparatorluğunda Alman Nüfuzu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bu eser İlber Ortaylı'nın doçentlik tezidir.Kitap benim çok hoşuma gitti ve alt bilgilerde verilen kaynak isimlerini araştırarak bu konuda daha fazla bilgi sahibi olmamı sağladı.Bu kitabın kaynakçası 150'den fazla idi.Ve bu kaynakçaların bazılarını da edindim ve bu konuyu daha sağlıklı öğrenmemi sağladı.
Her ne kadar bugüne kadar 1.183 kitap okumuş olmak bana 'hiç bir şey katmamış' ve halime 'yazık' ise de 1.184.cüyü de okumuş bulundum. :)))
Osmanlı İmparatorluğunda Alman Nüfuzu, İlber Ortaylı'nın 1983 yılındaki doktora tezi. Kronik Kitap yeni baskısını yapmış. kitap, hocanın uzmanlık alanı olan 19. asır Türkiye'sini merkezde tutuyor ve Alman etkisinin bariz bir şekilde hissedildiği II. Abdülhamid ve İttihat Terakki dönemlerini ele alıyor. Kitap, hem bir akademik kaynak hem de başarılı bir dönem anlatımına sahip. Tam bir referans eser niteliğinde.
Kitapta Alman İmparatorluğunun kuruluşu, büyümesi, emelleri... Osmanlı ile yollarının kesişmesi, Osmanlı coğrafyasında ve devlet erkanı ile aydın zümresinde, hatta bütün bir İslam aleminde Almanya algısı işleniyor. Özellikle demiryolu ve askeri alandaki çalışmalar, gerçek bir tarihçi kimliği ile işlenmiş. Ciddi ve önemli bir eser. Zaten yaklaşık 35 yıldır önemli bir kaynak kitap olarak varlığını sürdürüyor.
Osmanlı ülkesi Almanya'nın güdümüne giriyordu. Mazlum halkların ışığı olması gereken hilafet kurumu Haziran 1900'de Çin'de Bokser ayaklanması patlak verdiğinde Çinli Müslümanların ayaklanmaya katılmasını önlemek için kullanıldı.
Alman subayların da Türk dilini öğrenemeyip, Türkiye'yi tanımamaları ve tanımamakta ısrar edişleri onların başarısızlık ve sevimsizliklerinin en önemli nedenlerindendir.
Türkiye Almanya'nın iktisadi, siyasi, askerî nüfuz alanına girdi, ama gerçek Alman kültürünü değil, yüzeydeki Alman kültürünü, daha doğrusu Alman propagandasını tanıdı.
Bizzat Sultan Abdülhamid; " giden paşazadelerin askerlik mesleğini öğreneceklerine, eğlence ve sefahat ile vakit geçirdiklerini sonra da gelip kendini beğenmiş bir tavırla arkadaşlarını ve ihtiyar komutanlarını küçümsediklerini " itiraf etmektedir.
Berlin kongresi'nden sonra ağır bir darbe yiyen ve tarihi dönüm noktasına gelen Osmanlı İmparatorluğu yöneticilerinin büyük devletler arasında Almanya yakınlık duymalarının nedenini Avrupa büyüklerin dış politikalarındaki ilkeleri yöneldikleri etki alanlarının Osmanlı İmparatorluğu'nun yaşama şansına son verecek biçimde değişmesidir.
Osmanlı üniforma ve rütbelerini taşımalarına rağmen, askerler Alman ceza kanununa, sivil memurlar da ilgili Alman kanunlarına tabi idiler ve kendilerine Osmanlı makamlarının uygulayabileceği bir yaptırım yoktu.
Sultan 2.Abdülhamid'in ülkeyi Birinci Büyük Savaş'a sürükleyen bazı İttihatçı önderler derecesinde Kayser'e ve Almanya' ya hayran olduğunu sanmak yanlıştır.
Yıkımın eşiğinde olan ve tebaasının hayat güvenliği ve refahını sağlamaktan aciz İmparatorluk; bütün dünyada ezilen Müslümanları kurtarmak ve onlara önderlik etmek gibi göstermelik bir ideolojiye sığındı.
Umutlarını Almanya'ya ve Kayzer Wilhelm'e bağlayan sadece Sultan Abdülhamid değildi. Hattâ o tedbirli bir tutum içinde idi denebilir. Ülkenin birçok çevresinde Almanya yeni bir kurtarıcı olarak düşünülüyordu.
Alman sanayiinin çağın ölçüleri içinde önemli gelişmeler kaydetmesinde demiryolu yatırımlarının payının İngiltere ve ABD'ye oranla daha fazla oluşunun rolü büyüktür.