Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Osmanlı ve Modern Türkiye

Halil İnalcık

Osmanlı ve Modern Türkiye Sözleri ve Alıntıları

Osmanlı ve Modern Türkiye sözleri ve alıntılarını, Osmanlı ve Modern Türkiye kitap alıntılarını, Osmanlı ve Modern Türkiye en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Etnik menşeini deşmek isteyenlere karşı Ziya'nın (Gökalp) cevabı açıktır: “Cedlerim (atalarım) Türk olmayan bir bölgeden (Çermik) gelmiş olsa bile, kendimi Türk sayarım, çünkü bir adamın milliyetini tayin eden ırkî menşei değil, terbiye ve duygularıdır.” "
Sayfa 237 - TİMAŞ YayınlarıKitabı okudu
Böylece 1371'de Balkanlar'da yeni bir imparatorluk doğmuş oluyordu. "Osmanlı İmparatorluğu"
Reklam
“İşte!”, diyordu Mustafa Kemal, “Ben milletimizin bu haklı talebi üzerine Amasya Tamîmi ile bu millî çağrıya yanıt verdim... Ve dedim ki, istiklal-i millîmiz uğrunda bütün mevcûdiyetimle çalışacağımı temin ederim. Bu kutsal emel uğrunda milletle beraber nihayete kadar çalışacağıma mukaddesâtım nâmına söz veririm.”
...( Fatih Mehmet bu jeopolitik birliği, Sultânü’l-Berreyn ve Hâkânü’l-Bayren, yani “ Anadolu ve Balkanların Sultanı ve Ege ve Karadeniz’in Hakanı” unvanıyla ifade etmiştir.)
Hayatta kalmak, var olmak yalnız ve yalnız güçlü olmaya bağlıdır. Bu hedef, her şeyi haklı ve meşru kılar.
3 Kasım 1839' da Gülhane' de Mustafa Reşid Paşa tarafından okunan bir Hatt-ı Hümayun, Türk tarihinde Tanzimat olarak adlandırılan reform devrini başlatmış oldu.
Reklam
Reform, Osmanlı İmparatorluğu'nda yalnızca sultanın ve yakınındakilerin ilgisi ile sınırlı kaldı. Ulema ve ayan olarak anılan eyaletlerdeki yan feodal toprak aristokrasisi, kendilerinin yerleşmiş çıkarlarını zedeleyebilecek her türlü yeniliğe karşı çıktılar.
"Ziya Gökalp'ın etkisiyle Türk millî kimliği, İslâm kimliği karşısında öncelik kazanmıştır. Atatürk'ün din fikirleri kuşkusuz bu fikrî akımın etkisi altındadır. Mustafa Kemal'e göre İslâm dini her şeyden önce akla, mantığa dayanan tabii bir dindir. Onun içindir ki, insanlık için son din olmuştur (1922 ve 1923'teki beyanları). Ona göre, gerçek İslâmiyet, dine sonradan bulaşmış bâtıl inançlardan, hurâfelerden arınmalıdır (1923 yılı Mart ayındaki beyânı). Hükümdarlar "akvâmın cehlinden ve taassubundan istifade ederek, binbir siyasi ve şahsi maksat ve menfaat temini için dini âlet ve vasıta olarak kullanmak teşebbüsünde" bulunmuşlardır. İslamiyet'te mümin ile Allah arasında aracı bir ruhban sınıfı yoktur. Din ve ibâdet kişinin bir vicdan işidir."
Sayfa 187 - TİMAŞ YayınlarıKitabı okudu
“19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkar çıkmaz Mustafa Kemal’in gönderdiği beyannamelerde, milletin kendi iradesiyle kurtulacağı konusu üzerinde durması bu açıdan anlamlıdır. Milli ayaklanmayı örgütlemek için “müdafaa ve muhafaza-i hukuk-i millet ve memleket” adı altında örgütlenmeler başlamıştır. Mustafa Kemal, 24 Nisan 1920 nutkunda durumu yorumlayarak, o zaman milli ayaklanmanın tam anlamıyla gündeme geldiğini bu hareketin “milli vicdanın azim ve iradesinden” dolmuş olduğunu vurgulamıştır.”
Zaman ve mekân tutarlılığından yoksun bir tarih anlayışı, tarih bilmeyen bir kişinin tarih felsefesinden söz etmesine benzeyecektir.
Sayfa 293Kitabı okudu
Reklam
İslam devletlerinin kurdukları teşkilatlar dünyadaki benzeri teşkilatlar kadar etkin ve faal görünmemektedir.
Sayfa 225Kitabı okudu
(Dünya ve din işlerini ayırmak) Müslümanların bu dünyada ve öbür dünyada mutluluğu için zorunludur. İslam dininin gerçek büyüklüğü bununla meydana çıkacaktır.
Atatürk, yalnız büyük bir askeri stratejist değil, aynı zamanda usta bir siyaset stratejistidir.
Atatürk, yalnız büyük bir askeri stratejist değil, aynı zamanda usta bir siyaset stratejistidir.
Sayfa 183 - TimaşKitabı okudu
"Ecevit yeni ruh, yeni atılım ihtiyacını gündeme getirirken muhafazakâr particilerin “Atatürk'ü putlaştırdıkları” ve devrimciliği dondurduklarını ileri sürmektedir. Giyim-kuşamda Batılılaşma, hatta laiklik, eski gelenek ve âdetlerin bırakılması, Ecevit için yüzeysel, üst yapı değişimleridir. Bu devrimler, Türk halkını “ezilmekten, sömürülmekten, yokluktan kurtarmış değildir.” O, eski CHP kadrosunun başta kalmak kaygısıyla nasıl “tutucu bir duruma geldiğini” vurguluyor, yeni genç devrimci bir kadronun iş başına gelmesini savunuyordu. Eskiler, devrimi ve devleti kendi çocuklarına, yakınlarına, belli bir zümre ve sınıfa emanet etmişlerdir; “Atatürk gerekli devrimleri yapmış, tamamlamıştır” demektedirler. Oysa “Atatürk sürekli devrimcilik isteyen bir önderdi” Ecevit'in devrim diyalektiğine göre, yeni devrimler mevcut devrimleri ayakta tutmak için de kaçınılmaz bir zarûrettir. O, “Bugün halk hâlâ eski geleneklerine sıkı sıkıya sarılmakta, Atatürk devrimlerine karşı sağır kalmaktadır.” diyor."
Sayfa 193 - TİMAŞ YayınlarıKitabı okudu
345 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.