Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Cariyelik, Çokeşlilik, Moda

Osmanlı'da Kadın

Fatma Aliye Hanım

En Yeni Osmanlı'da Kadın Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Osmanlı'da Kadın sözleri ve alıntılarını, en yeni Osmanlı'da Kadın kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hâlbuki başımızı aşağıya indirsek ve yukarıya kaldırsak Cenabı Allah’ın yüceliğini ve kendi zayıflığımızı görürüz. Kendimizi dibine varamayacağımız bir deniz ile en üst noktasına çıkamayacağımız gökyüzü arasında görürüz.
O cazibe değil midir pek çok çirkinleri güzeller kadar sevdirir.Lakin o nedir? Kendini göstermez ki bilinsin.
Reklam
Her memleketin âdeti, geleneği başkadır. İnsan ise geleneklerinin esiridir. Bir âdetin değiştirilmesi yine yavaş yavaş ve bir alışma süreci ile olur.
İnsanlar, en iyi şeyleri bile suistimal etmeye, bozup değiştirmeye eğilimlidirler.
“Kocalarının sevgileriyle iftihar edecek kadınlar varsa onlar da Müslüman kadınlarıdır Madam. Karısının üzerine evlenmek kocanın elinde olduğu halde evlenmemiş. Demek ki karısını seviyor da onun için. Kocanın sevgisine ve vefakârlığına bundan âlâ ispat mı olur? Hem bizde erkekler, sizdeki gibi, para ile de kadınların minneti altında kalmamıştır ki bir çekinceleri olsun. Aksine bizde evlilik anında kızların çeyizlenmesi için damat tarafı para verir ve bir kısım parayı da vermek üzere kadına borçlanır. Eğer aralarında boşanma olursa hem bu alacağını alır, hem de üç ay on gün boşandığı eski kocasına kendisini baktırır. Bir başka ifadeyle kadın, yeni bir koca buluncaya kadar geçim sıkıntısı çekmez.” “Gerçekten biz para veriyor olsak da erkekler yanında itibarımız büyüktür.” “İtibar ve rağbet bahsine gelince bizde de kadınlara olan saygı, sizdekinden aşağı değildir. Belki daha da büyüktür. Biz görünüşte ve yapmacık övgülere kapılmayız. Gerçek duruma bakarız. İslam’da kadınlara Kuran seviyesinde saygı duyulur. Hatta tehlikeli olan yolculuklarda güvenliği sağlayamayacağı düşünülen küçük birliklerle Kuran-ı kerim ve kadınların götürülmesi doğru bulunmaz. Ancak güvenliğini sağlayabileceği düşünülen askeri birliklerle Mushaf-ı şerif gibi kadın da götürülebilir.”
Madamın çok ilgisini çekmişti; Habeşistanlı cariyeyi çağırıp yanına oturttu, benim aracılığımla niçin azat istemediğini sordu. Habeşlinin cevabını Fransızca’ya çevirerek madama aktardım: “Azatlığın bana ne lüzumu var? Ne zaman istediğim gibi bir koca çıkarsa kendi kendimi azat edeceğim.” Madam kendisinin nasıl bir koca istediğini sordu. Habeşli cevap olarak; “Efendisinin hanesinde yediği gibi yedirecek ve giyindiği gibi giydirecek ve buradaki hizmetten fazla bir hizmet gördürmeyecek bir koca bulmayınca evlenmeyeceğini” söyledi.
Reklam
“O hâlde bunların da hizmetçilerden farkı kalmıyor.” “Hayır madam! Hizmetçilere karşı o kadar borçlu değiliz. Hizmetçi yalnız aylığını alır. İstemediğimiz zaman izin veririz, çıkar gider. Kocaya varır ise kendi çeyizini kendisi yapar. Kocasıyla geçinemeyip ayrılacak olursa yine kendi kendine yer arar. Lakin cariye böyle değil! Cariyeyi gelin ettik mi kocasıyla geçinemeyip ayrılacak olursa doğrudan doğruya babasının hanesi gibi efendisinin evine geri gelir. Münasip bir koca bularak tekrar evlendirmek efendisinin görevi olur. Çocukları olursa bunlar efendilerin koruması ve himayesi altındadırlar. Eğitimlerine yardımcı olunur. Kocasından zulüm görürse kendisini müdafaa edecek olan efendisine şikâyet eder. Kocası vefat edip de kendisini geçindirecek yeterli miras bırakmaz ise işte madam şu pencereden aşağı bakınız, şu küçücük oğlunun elinden tutup gezinen azatlı cariye gibi çocuğuyla beraber efendisinin evine gelir. Çünkü bir azatlı cariye kendisini idareden aciz kaldığı takdirde, onu her kim azat etmiş ise geçimini sağlaması şer’i kurallarca zorunludur. Eğer yapmazsa kadı zorla gereğini yerine getirtir. Bunlara karşılık da, bir cariye servet ve varlığa sahip hâlde çocuksuz ölürse, azat eden kimse onun mirasından hisse alır. Demek oluyor ki bunlar aile üyelerinden sayılmaktalar. Bir hizmetçiye çekmecemizi, sandığımızı emniyet edemeyiz. Lakin cariyemize hepsinin anahtarlarını teslim ederiz. Çünkü hıyanet etmez. Efendisiyle kendisinde o kadar büyük bir münasebet ve bağ bulur ki efendisine hıyaneti kendisine yapılmış sayar. Bir evlat ana babasına ne kadar ihanet edebilirse bir cariye de efendisine ancak o kadar ihanet edebilir.
Herkesin bildiği üzere Avrupalıların akla ve hikmete uygun olan dini hükümlerimize bir diyecekleri yoktur. Ancak Müslüman kadınları mazlum ve mağdur sanıp bu konuda şiddetli tenkitlerde bulunuyorlar.
Doğruca Beyoğlu otellerine inen yabancıların, Beyoğlu âleminden başka bir şey tanımayan tercümanlardan öğrenmek için sordukları sorulara tercümanların sırf cevap verme zorunluluklarıyla, laf olsun türünden, bilir bilmez söyledikleri sözler, işte halimizi böyle hayali hikâyelere dönüştürür.
boşanma:
Aneze aşiretinin çadırlarında devamlı olarak bağlı duran bir perde varmış. Kadın kocasını istemediği zaman o perdeyi indirince boş düşermiş. Tecirli denilen Türkmen aşiretinde de kadın bir elçi vasıtasıyla kocasına: “Ben senden nefret ediyorum”, diye haber gönderince yine boş düşermiş. Bunların şartları da öyleymiş.
Sayfa 111Kitabı okudu
Reklam
Mavi ferace vs Medeni Kanun :))
“Antakya’da kadınlar gelin olurlarken, bohça içinde bir de mavi feraceyi yanlarında götürürler. Kadın ne zaman kocasını istemezse, mavi feraceyi giyer. Artık kocasından boşanmış sayılır. Böyle inanırlar. Bu gelenek o beldede kabul görmüştür. Fakir olup da mavi feracesi bulunmayan bir kadın, başkasından ödünç alıp giyer, işi bittikten sonra iade eder.”
Sayfa 110Kitabı okudu
Kitap içinde kitaba denk gelmek hoş oluyor :)
Ben, “Sen 'Gece Sohbetleri’nde Midhat Efendi’nin korse hakkında yazdıklarını okumadın mı?” diye sordum S. Hanıma. “Aman kuzum, ne demiş?” “İşte şurada duruyor, al da oku.” “Yerini bul da göster.” Kitaptan korseye dair olan bölümü buldum, S. Hanım’ın eline verdim. S. bölümü bir çırpıda okuduktan sonra kitabı tekrar masanın üzerine koydu. “A canım, o da bir karar vermemiş. Giymek mi gerek, giymemek mi. Her ikisine de hak vermiş.” “Daha ne söylesin? Hekimin sözünü de, terzinin sözünü de tasdik etmiş. Şu hâlde ömr-i aziz istersen giymezsin, ömr-i leziz istersen giyersin. İkisinden birini seçmek sana kalmış, Midhat Efendi senin gönlün değil ya.”
Sayfa 103Kitabı okudu
Bir nine klasiği... :D
“Vay zaman tazeleri vay!” diye söylenerek yanımıza yaşlı bir kadın geldi. “Daha gecelikleriyle oturuyorlar. Henüz saçlarını bile taramamışlar. Karşı karşıya geçmiş, miskin miskin oturuyorlar. Biz sizin gibiyken bastığımız yeri bilmezdik.”
Sayfa 101Kitabı okudu
O cazibe değil midir pek çok çirkinleri güzeller kadar sevdirir. Lakin o nedir? Kendini göstermez ki bilinsin. Şekli yok, rengi yok ki görülsün. Bu hâl yüzde olduğu gibi sözde ve seste dahi vardır.
Başlarına çöken heves belasını aşk sanarak birçok delilik yapan ne kadar zavallı gençler vardır.
163 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.