Osmanlı'da Seks sözleri ve alıntılarını, Osmanlı'da Seks kitap alıntılarını, Osmanlı'da Seks en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"...Cimanın hey'et-i şekli hasebiyle etvân (cinsel ilişkinin görüntü açısından biçimleri) altı tavır üzerine mukassemdir (altıya ayrılmıştır):
1. İstilka (yatarak yapılan cinsel ilişki)
2. Kuud (oturarak yapılan cinsel ilişki)
3. Iztıca (yan yatarak cinsel ilişki)
4.İntiba (yüzüstü yapılan cinsel ilişki)
5.İnhina (eğilerek yapılan cinsel ilişki)
6.Kıyam (ayakta yapılan cinsel ilişki)
Bütün bu sürgün, takip ve hapislere rağmen, işin önü hiçbir şekilde alınamaz. Sarayın çıkarttığı her fermana karşı diğer taraf mutlaka bir yol bulur, malûm sektörün faaliyetini kesintisiz sürdürebilmesi için hemen her türlü meslek ve yerden yararlanılır.
Önce, kadınların bekâr erkeklerin çamaşırlarını yıkadıkları çamaşırhaneler devreye girer. Kucağında bohçasıyla gelen erkeklerin içeride çamaşırla değil de başka şeyle uğraştıkları anlaşılınca, kadınların bekâr çamaşırı yıkaması yasaklanır.
Çamaşırhanelerin yerini, bu defa kaymakçı dükkanları alır. Dükkana ayrı ayrı giren kadın ve erkeklerin kaymak yemekle kalmayıp başka şeyler de yedikleri tespit edilir, yine bir ferman çıkar: Kadınlar artık kaymakçı dükkanlarına giremeyeceklerdir.
Yüzyıllar boyunca, fuhşun en rahat şekilde yapıldığı yer, esir pazarlarıdır. Üstelik iş, dine de uygundur...
Pazara alışverişe, yani cariye satın almaya gelmiş gibi görünen erkekler esircilere bir miktar kaparo verip, beğendikleri cariyeyi evlerine götürürler. Birkaç gece beraber olur, sonra "kusurlu çıktı" bahanesiyle iade ederler. Bir mal satın alınmadan önce denenebileceğine ve cariye şeriat açısından erkeğin malı olduğuna göre, ortada dinî açıdan bir mahzur yok gibi görünmektedir.
Kavramları oldukça zengin olan divan edebiyatında boyun serviye, kirpiklerin oka, yüzün aya benzetilmesinin yanısıra, kadın göğüsleriyle portakal ve turunç gibi meyveler arasında bağlantı kurulmuş, bu durum sonuçta güftelere de aksetmiştir.
İstanbul'da kayıtlı ilk fahişelere Kanuni
Süleyman zamanında rastlanıyor ama jigololar daha da önce ortaya çıkıyor: Yavuz Selim'in iktidar yıllarında... Bali Bey, dönemin millî kahramanıdır. Fetihler yapmış bir aileden gelmektedir. Cesaretiyle, muharebe planları hazırlamaktaki ustalığıyla ve kazandığı zaferlerle halkın gönlünde taht
kurmuştur. Ama karısından dertlidir... Büyük bir servetin sahibi olan kadın varını-yoğunu genç erkeklerle yemekten başka bir şey yapmamaktadır. Bali Bey Semendire beyi iken karısı Üsküp'te oturmakta ve gününü bir delikanlıyla beraber geçirmektedir. Dedikodular artınca evi basılır, sevgilisiyle beraber "aradan kılıç geçmeyecek" vaziyette yakalanıp kadı'nın önüne çıkartılır. Delikanlı, kadınla olan yasak aşkını itiraf eder,"Bana para veriyor, şık elbiseler alıyordu..."gibisinden sözler söyler ve böylelikle, tarihlere İstanbul'un ilk jigolosu olarak geçer. Ama Bali Bey'in karısının, ortaya yeni çıkan bu meslekte taraf olması, Bey'in mahkemeyi izleyen
yakınlarının kanına dokunur. Kadı kararını tam açıklayacağı sırada, mahkeme
salonundakilerden biri kılıcını çeker, önce delikanlıyı biçer, peşinden de altı kişiyi, basılan evin kapıcılarını ve hanıma erkek bulmakla görevli kadınları, kadı efendinin gözleri önünde doğrar.
Siyaset uğruna nice başlar uçuran, din adına sıra sıra darağaçları dizen Osmanlı, gerçi iktidara karşı söz söyleyeni başkaldıranı bağışlamamıştı ama cinsellikten bahseden kaleme ses çıkartmamıştı.
Bahnameleri yazanlar, öyle sıradan kişiler değil. Aralarında, İslam tarihinin en ünlü bilim adamları var. Örneğin tanınmış tıp bilgini; İbni Sina'dan (ölümü: 1037) astronominin "babalarından" sayılan Nasreddin-i Tusî'ye (1201-1274) kadar, çok sayıda bilgin, bahname kaleme almışlar. Özellikle Tusî'ninki artık klasik olmuş bir eser.
Elhâc Mustafa Rakım'ın "Mürşid-i Müteehhilîn", yani "Evlileri İrşad Kitabı", İstanbul'da, 1872 yılında Mercan yokuşundaki Pastırmacı hanında, İbrahim Efendi'nin "himmetiyle" bastırılmış...