Başında bir hüzün, ortasında bir hüzün, sonunda bir hüzün olan kitap, bir taraftan kızıyorsun karaktere, bir taraftan seviyorsun, bir taraftan üzülüyorsun, bir tarafın çaresiz...
Oğuz Atay’dan bu kez bir tiyatro eseri okuyoruz. İki perdeden oluşan bu oyun, yazarın ölümünden sonra Devlet Tiyatroları’nda sahnelenmiş. Ben de ODTÜ’nün sahnelediği oyunu izledim YouTube aracılığıyla. Birkaç alternatif de var fakat aralarından en iyisi ODTÜ diyebilirim.
Oğuz Atay’ın alışılmış olan karamsar ve umutsuz havası bu esere de yansımış.
Oyunlarla Yaşayanlar, Oğuz Atay’ın tiyatro eseri. Kısacık toplamda 108 sayfa ama her bir sayfası dolu dolu. Tehlikeli Oyunlar eserine oldukça benziyor ama daha çok içinden bir bölüm gibi… Hani deseler; “Oyunlarla Yaşayanlar, Tehlikeli Oyunlar’ın yayınlanmayan bir bölümüdür, ilk kez iletişim yayınlarından okurun beğenisine sunulmuştur.” Vallahi
Oğuz Atay eserini daha bitirmiş bulunmaktayım. Okuduğum dördüncü kitabı. Kaldı üç kitap. Onları da en kısa zamanda okumak isterim. En kısa zaman derken bir ay diye düşünmeyin, ama bir yıl içinde olabilir. Önce elimde okunmayı bekleyen kitapları bitirmeliyim.
Gelelim, yazdıklarıyla eleştirmenler tarafından POST MODERN edebiyatçı
Oğuz Atay'ın tek tiyatro eseri. Kısa, bir solukta okunabilecek bir kitap. Aynı zamanda derin mevzulara kara mizahla değinilen, yer yer komedi, yer yer dram barındıran, ironileriyle bir Oğuz Atay klasiği.
Kitapta, emekli tarih öğretmeni Coşkun Ermiş