"Bir mağara adamının başına gelenleri es geçme! Bu gerçekte senin, benim, hepimizin hikâyesidir." diyor arka kapakta sevgili yazar. Kitabı okurken, bakıyorsunuz ki Serpil Hanım bu cümlesinde o kadar haklı ki. Mağara adamlarının yaşadığı o zamandan, bu zamana zorla dayatılan inançlarda ,örf ve adetlerde, toplum düzenin de, hiyerarşide değişen hiçbir şey olmamış, üç aşağı beş yukarı düzen aynı düzen...
İsimsiz'in yaşadıklarını yaşayan, içinde yaşadığı toplumu sorgulayan, tabuları reddeden ve bundan dolayı dışlanan, ötekileştirilen hattâ canına kast edilenler yok mu? Var ne yazık ki!
İsimsiz kim mi? Bir mağara adamı kendisi ve
İsimsiz'in gözleriyle bakıyoruz o devre. Tanrılarını, doğayla ilişkilerini, kendi içlerindeki hiyerarşiyi, içlerine girip öğreniyoruz.
İsimsiz ;Tao'nun kardeşi, aynı mağarada yaşayan diğer mağara adamlarına, abisi Tao'ya bile benzemeyen, düşünen, sorgulayan yeri geldiğinde baş kaldıran, mücadele eden farklı ve ilginç bir karakter. Amma velâkin hâlâ İsimsiz. Çünkü bir isim sahibi olabilmesi için, o ismi hak edecek bir kahramanlık yapması gerekiyor. Kitabı okurken kahramanlıkta görece bir kavrammış demek ki, daha ne yapsın ki, demekten kendimi alıkoyamadım.
Kendilerinin dışında, farklı bir kabileyi keşfetmek, hattâ bu kabileden bir dişiye aşık olmak, zaten karmakarışık olan İsimsiz'in dünyasını daha da karıştırır...
Peki Plüton kim diyecek olursanız :-) Oda kitapta, okuyunuz efendim :-D