Bir oyun bir kez sona erip perde indiğinde, yazarın meşhur bir dâhi olduğunu iddia etmekle oyunu daha iyi hale getiremezsiniz, tıpkı ona sıradan bir yazar müsveddesi demekle daha kötü hale getiremeyeceğiniz gibi.
Sayfa 53 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
_Eğer birinin ruhunu görmek istiyorsanız, ona hayallerini sorun.
_İnsan doğasındaki en derin prensip, "takdir edilme" isteğidir.
_Alaycı tiplerin aslında acılarını gizlemeye çalıştığı gerçeği doğrudur.
_İnsanın dünyadaki durumu, kedinin kitaplıktaki durumu gibidir; görür ve duyar ama hiç bir şey anlayamaz.
_Yanlış anlayanlar tarafından
Eğer kendi kişisel yaşamlarımızda iyiye yol açan her şeye pratikte gerçekten inanırsak, bu dünyanın işlerine dair çeşit çeşit duygusal hurafeye kapılırız.
Gerçeklik kesinlikle dilsiz ve gelip geçicidir, zihinlerimizin salt ideal sınırıdır. Onu göz ucuyla görebiliriz, ama asla kavrayamayız; kavradığımız şey her zaman önceki insan düşüncesinin tüketmemiz için özümsenebilecek hale getirdiği ve pişirdiği bir ikamedir. Kaba bir ifade kullanacak olursak, onu bulduğumuz her yerde zaten sahte olduğunu söyleyebiliriz.
Biliyorsunuz, yeni bir teoriye saçma diye saldırılır, ardından doğru olduğu kabul edilir, ama zaten bariz ve önemsiz olduğu söylenir, sonunda öyle önemli görülür ki muhalifleri onu kendilerinin keşfettiğini iddia ederler.
Schiller ve Dewey'nin genelleme için bilhassa seçtiği gözlemlenebilir süreç, her bireyin yeni kanaatlere alışırken geçtiği bilindik süreçtir. Burada süreç her zaman aynıdır. Bireyin yedeğinde zaten bir sürü eski kanaat vardır, fakar bunları zorlayan yeni bir deneyimle karşılaşır. Biri çıkıp bunların aksini iddia eder ya da bir tefekkür anında bunların birbiriyle çeliştiğini keşfeder; yahut bunların uyuşmaz olduğu bazı olgular kulağına çalınır ya da gönlünde bunların artık tatmin edemediği arzular uyanır. Sonuçta zihninin o zamana kadar yabancı olduğu ve önceki kanaatlerini tadil ederek kaçıp kurtulmaya çalıştığı bir iç sıkıntısı hasıl olur. Eski kanaatlerini elinden geldiğince korumaya çalışır, çünkü iş bu inanç konusuna geldiginde hepimiz aşırı muhafazakar oluruz. Dolayısıyla ilkin bu kanaati, sonra öbürünü değiştirmeye çalışır (çünkü bunlar değişime çok farklı şekillerde direnç gösterirler), ta ki en sonunda eski fikirlerinin üzerine bunları olabildiğince az rahatsız ederek yamayabileceği yeni bir fikir, eski fikirleriyle yeni deneyim arasında arabuluculuk yapan ve bunları en isabetli ve amaca uygun tarzda birbirine denk getiren bir fikir çıkagelene kadar.
Bir oyun bir kez sonra erip perde indiğinde, yazarın meşhur bir dahi olduğunu iddia etmekle oyunu daha iyi hale getiremezsiniz, tıpkı ona sıradan bir yazar müsveddesi demekle daha kötü hale getiremeyeceğiniz gibi.