Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Eylem Kuramı Üzerine

Pratik Nedenler

Pierre Bourdieu

Pratik Nedenler Gönderileri

Pratik Nedenler kitaplarını, Pratik Nedenler sözleri ve alıntılarını, Pratik Nedenler yazarlarını, Pratik Nedenler yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kısaca aile, meşru tanımıyla, evrensel norm biçiminde kurumlandırılmış bir ayrıcalıktır. Simgesel bir ayrıcalığı içeren fiili bir ayrıcalık: Bu simgesel ayrıcalık ise, gerektiği gibi olma, kural içi olma, dolayısıyla simgesel bir ‘normallik’ kârına sahip olmaktır. Uygun bir aileye sahip olma ayrıcalığı olan kişiler bunu, kendilerinin evrensel olarak istediklerine adım atmanın evrenselleştirilme koşullarını (örneğin belli bir gelir, bir ev, vb.) sorgulamaksızın herkesten talep etme durumundadır.
Hele ailenin, var olmak ve var kalmak için kendini bir bütün olarak doğrulaması gerekmekle birlikte, fiziksel, ekonomik, özellikle de simgesel güç ilişkileriyle (örneğin farklı üyelerin sahip olduğu sermayelerin hacim ve yapısına bağlı olarak) hep bir alan gibi işlerlik gösterdiği düşünüldüğünde, bu bütünleşme çalışması daha da kaçınılmaz bir hal alır.
Reklam
Toplumsal dünya söz konusu olduğunda, sözcükler şeyleri yaparlar çünkü şeylerin varoluşu ve anlamı üzerindeki uzlaşmayı, ortak kanıyı, herkesçe sanki kendiliğinden varmış gibi, kabul gören doksayı yapan onlardır.
Toplumbilimsel bakış, idare hukukunda ilan edilen şekliyle resmi norm ile -çıkar gütmeme zorunluğundan her türlü sapmalarıyla, “kamu hizmetinin özel amaçlarla kullanılması”na ilişkin bütün örnekleriyle (kamu mal ve hizmetlerinin kötüye kullanılması, yolsuzluk ya da nüfuz ticareti, vb.) ya da daha sapkın bir şekilde, hukukun uygulanmaması ya da çiğnenmesinden çıkar sağlamaya yönelik her türlü “hukuk-dışı”lıklarıyla, idari hoşgörmeleriyle, özel durumlarıyla, yetki suistimalleriyle birlikte- idari pratik arasındaki açıklığı bilmezlikten gelemez. Ve toplumbilim, eyleyicilerden özel çıkarlarını görevlerine yazılı olan zorunluluklara feda etmesini (“memur kendini tümüyle görevine vermelidir”) isteyen bu normun sonuçlarına ya da daha gerçekçi bir ifadeyle, çıkar gütmemenin sağladığı çıkarın ve bürokratik alanın çelişkili mantığının yarar sağladığı her türden “incelikli iki yüzlülük”ün sonuçlarına da gözlerini kapayamaz.
Tekelin Tekelleştirilmesi
Fiziksel ve simgesel şiddet üzerinde devlet tekelinin oluşturulması, aynı zamanda bundan ayrılmaz bir biçimde, bu tekele bağlı avantajların tekelini elde etmek için verilen mücadelelerin alanının oluşturulmasıdır. Devletin ortaya çıkışıyla birlikte ilerleyen görece birleşme ve evrenselleşmenin karşılığı, o devletin ürettiği ve sağladığı evrensel kaynakların birkaç kişi tarafından tekelleştirilmesidir
Sayfa 122 - hilKitabı okudu
Tarihsel evrimin en büyük etkisi, safdışı bırakılmış olan yan olanakları geçmişe, yani bilinçdışına iterek tarihi yıkmaktır.
Reklam
Devlet çözümlemeleri
Gerçekten de, asıl sorun yaratan, temel olarak, kurulu düzenin sorun yaratmamasıdır; kriz durumlarının dışında devletin ve onun kurduğu düzenin meşruluğuna ilişkin bir sorunun olmamasıdır. Devlet, düzenli bir toplumsal dünya yaratmak için, ille de buyruk vermeye ve fiziksel bir baskı uygulamaya gereksinim duymaz: Nesnel yapılarla uyum sağlayan içine somutlaşmış bilişsel yapıları üretebilecek ve böylece Hume’un sözünü ettiği inancı ve kurulu düzene kanısal boyun eğmeyi sağlayabilecek durumda olduğu sürece bu böyledir. Bununla birlikte bu temel siyasal inancın, bu doksa'nın, ancak rakip görülere karşı verilen mücadeleler sonucu kendisini dayatmış olan bir ortodoksluk, bir doğru, egemen görü olduğu ve fenomenologların sözünü ettikleri “doğal tutum”un, yani ortak kanı dünyasının ilk deneyiminin, tipkı kendisini olabilir kılan algı kategorileri gibi siyasal olarak kurulu bir ilişki olduğunu da unutmamak gerekir. Bugün, bilincin ve tercihin berisinde bir apaçıklık biçiminde ortaya çıkan, çoğu zaman mücadelelerin hedefi olmuş ve ancak egemen olanlar ile olmayanlar arasındaki çatışmaların sonucunda kurulmuştur.
Sayfa 120 - hilKitabı okudu
“İnsanların işlerini felsefi bir gözle değerlendirenler için hiçbir şey, sayıları daha çok olanların (the many) daha az olanlar (the few) tarafından nasıl kolayca yönetildiklerini görmekten ve insanların bizzat kendi duygu ve tutkularını yöneticilerinin yararına nasıl bastırdıklarını gözlemlemekten daha şaşırtıcı değildir. Kendi kendimize bu şaşırtıcı şeyin nasıl gerçekleştiğini sorduğumuzda, kuvvet hep yönetilenlerden yana olduğuna göre, yöneticilerin kendilerini desteklemek için kanaatten başka bir şeye sahip olmadığını buluruz. Dolayısıyla yönetimin üstünde kurulu olduğu tek şey kanaattir ve bu ilke en despotik ve askeri yönetimleri olduğu kadar en özgür ve halkçı yönetimleri de bağlar.”
En kaba güç ilişkileri, aynı zamanda simgesel ilişkilerdir; boyun eğme, itaat edimleri de bilişsel edimlerdir ve bu sifatla bilişsel yapıları, algı biçim ve kategorilerini, görü ve ayırma ilkeleri ni harekete geçirirler: Toplumsal eyleyiciler, toplumsal dünyayı, dünyada mevcut şeylerin tümüne, özellikle de toplumsal yapılara uygulanabilecek bilişsel (Cassirer’in deyişiyle “simgesel biçimler”, Durkheim'ın deyişiyle si nıflandırma biçimleri, görü ve ayırma; bunların tümü, az ya da çok ayrı kuramsal gelenekler dahilinde aynı şeyi söylemenin değişik biçimleridir) yapılar aracılığıyla kurarlar.
(Bir örnek: Akdeniz kültürlerinde namus/ onur yalnızca itibar, yani başkalarıyla paylaşılabildiği ölçüde geçerli olan, belli davranış kalıplarının onurlu ya da onursuz olarak algılanmasını sağlayan bir inançlar bütününe dair bir tasavvur aracılığıyla varolan tipik bir simgesel sermaye biçimidir.
Sayfa 108 - hilKitabı okudu
128 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.