Şairlerin Dilinden

İskender Pala

En Beğenilen Şairlerin Dilinden Gönderileri

En Beğenilen Şairlerin Dilinden kitaplarını, en beğenilen Şairlerin Dilinden sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Şairlerin Dilinden yazarlarını, en beğenilen Şairlerin Dilinden yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
ŞAİR VE SULTAN
Kanuni, Yavuz Sultan Selim'in tek oğlu olarak 1495 yılında Trabzon'da doğdu. Doğum haberi babasına ulaştığında, okumakta olduğu Kur'anıkrim'den başını kaldırıp "Adını, Süleyman koydum," buyurmuştu. Zira tam o sırada, Neml suresinden "İnnehü min Süleymane ve innehü Bismillahirrahmanirrahim"* ayetini okumakta imiş. *"O muhakkak ki Süleyman'dandır ve o (mektubun ilk satırı) Bismillahirrahmanirrahim'dir." (Neml, 30).
Yüce bir duygu olan aşk, alelade bir gönle ağır gelebilirdi.
Reklam
Ne demişler: Dokuz abdal bir kilime sığar; iki sultan bir iklime sığmaz.
Hallac-ı Mansur’un Ölümü
Rivayet ederler ki Hallâc-ı Mansur’ u “Ene ’l-Hakk” dediği için, Bağdat’ta darağacına asmadan evvel bileklerini kesmişler. Akan kanlar durmak bilmemiş ve toprakta Kelime-i Tevhit yaza yaza ta Dicle Nehri’ne ulaşmış. Dicle’ye karışınca nehir, taşarak Kelime-i Tevhit’i zikretmeye başlamış. Taşkın, giderek çevredeki bitkilere ulaşmış ve onlar da zikre katılmışlar. Halk, bir türlü bunu durduramamış. N ihayet birisi sırrı keşfetmiş ve Mansur’un bir beytini hatırlamış. Meğer o beyitte Mansur, “Kammdan Dicle taşacak ve halk onu durduramayacak. Küllerimi Dicle’ye dökmedikçe nehir benim için zikretmeye devam edecek.” mealinde şeyler söylüyormuş. Nitekim halk da Mansur’un kellesini cesedinden aymp bedenini yakmış ve küllerini Dicle’ye serpmiş. Nehir, sakinleşmiş ve eski hâline dönmüş. Bu rivayetin doğru olup olmadığını bilmiyoruz. Ancak bizim için şimdilik önemli olan husus; şairin kendi ölümünü hayattayken görmesi ve âdeta daha sonra olacaklar hakkında bir keramet göstermesidir. Bu hâl, bir kehanet değildir; Allah’ın o velî kuluna bir lütfu, yüce aşkını anlamayan kara cahillere bir tedibidir.
TAKLİT ASLIN YERİNİ TUTAMAZ
Halk, kullandığı eşyayı, kendi zevkine göre nasıl bir kültür malzemesi haline getiriyorsa, aydınlar ve sanatkarlar da o kültürü yeniden yoğurmakla yükümlüdürler. İşte ancak o zaman şiirde, edebiyatta, musikide, resimde, mimaride, el sanatlarında, vs. harikulade güzel ve büyük sanat eserleri ortaya çıkar. Bunun adına, yüksek kültür denir ve kültürler, yüksek medeniyetleri tarih sahnesine çıkarabilirler. O halde, daha sanatkarlardan başlayarak bütün bir gençliğin, acilen eski değerlerimizi keşfetmesi gerekmektedir. Yunus'u, Fuzüli'yi, Karacaoğlan'ı, Şeyh Galip'i tanımayan bir neslin büyük şair yetiştirmesi düşünülemez. Levni'yi tanımayan ressamımızın, Sinan'ı incelemeyen mimarımızın, Dede Efendi'yi bilmeyen musikişinasımızın düşünülemeyeceği gibi.
MİRACİYE VE OSMAN DEDE
Miraciye, Peygamber Efendimizin miraç hadisesini anlatan eserlere denir. Osmanlı devirlerinin şairleri bu türde kasideler, gazeller, musamammatlar yazdıkları gibi müstakil eserler de meydana getirmişlerdir.
56 öğeden 81 ile 56 arasındakiler gösteriliyor.