Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince
Günler şu heyulayı da er geç silecektir
Rahmetle anılmak, ebediyet budur amma
Sessiz yaşadım, kim beni nereden bilecektir...
Merhaba arkadaşlar, "Mehmed Akif Ersoy Okuma Etkinliği" (#73989455) sona ermiştir. Etkinliğe katılım gösteren tüm okurlara teşekkür ederim. İnşallah herkes için güzel bir deneyim olmuştur. Etkinlik sürecinde sizlerden gelen inceleme ve alıntıların toplu hali aşağıda paylaşılmıştır. Keyifli okumalar dilerim.
Büyük vatan şairimizin ahrete irtihalinde, onun azameti karşısında naçiz sayılacak hizmetimizi sırf duyduğum hürmet ve sevgi hisleriyle kaleme almaktayım; kusura bakılmasın.
Muhterem Mehmet Åkif'in son günlerini anavatanında geçirmek arzusu ile
Ístanbul'a geldiğini ve Mısır Oteli'nde kaldığını duymuştum. Otelinde ziyarete gidemeyişim, bende büyük
Bir Âkifimiz var idi, eyvâh, o da gitti;
Gitti ebediyyen aradan.. mâtemi kaldı.
Âfâk-ı edeb yandı da hicrânla bunaldı.
Namı yaşar elbet: Var anın bir Safahat'ı;
Bir ölmez eser milletin âğuşuna attı;
Hem namını, hem şiîrini tebcille yaşattı.
"Hayatı ile eseri arasında yakın münasebet bulunan her sanatkâr, karşısındakileri, başkalarından daha fazla hayran eder. Tarihin nadir yetiştirdiği bu nevi kıymetler içinde,
Mehmet Âkif'e gelinciye kadar, yalnız Namık Kemal'i görüyoruz. Arada bir fark varsa, o da, Namık Kemal'in şiirine Namık Kemal'in hayatından sirayet eden kudrettir, ve Namık Kemal'in hayatı eserinden kuvvetlidir. Mehmet Âkif'de ise, eser ve hayat, aynı metin adımlarla yanyana gider".
(Faruk Nafiz Çamlıbel)
Biz, Åkif'i gördük ve bildik. Bu yazılar, onu görmeyenlere gösterecek, bilmeyenlere bildirecektir. Onun büyük düşünceleri, yüksek duyguları eserlerinde görülür, fakat şahsî, hususî halleri bildirilmedikce bilinemez. Eşref Edip'in eseri bu noksanı kısmen ikmal etti.
Taklidî değil, ibdaî olan bu eser sayesinde bizden sonra gelenler Akif'i görmüş, onunla yaşamış gibi olacaklardır.
Bu kitab yormayan, can sıkmayan, me'nus vegüzel bir üslûbileyazılmıştır. İnsan okurken "Ah, bitmese!" demekten kendini alamıyor.
Eşref Edip hakikaten çok değerli bir iş yaptı. Kıymet bilenler minnettar olmalıdır. Ben hisseme düşen tebrik ve teşekkürü burada bir kere daha teşekkür ederim.
Bizde vaktile nice muktedir, faziletkâr zevat yetişmiştir ki bunların muasırları; kendilerini lâyıkıyle takdir edemedikleri veya ilim ve irfana karşı büyük biralâka göstermedikleri için bugün bizim o değerli zatlara aid malûmatımız
hiç derecesinde bulunmaktadır. Bu, doğrusu ilim ve irfan namına pek acınılacak bir haldir.
Mehmed Akif: Hayatı, Eserleri ve Yetmiş Muharririn Yazıları başlığıni taşıyan 700 küsür sahifalık eser, cidden millî kütüphanemiz için bir kazançtır. Yetmiş muharririn yazıları da ilâve edilerek zenginleştirilen kitabın muhtevi-
yatı takdirle karşılanacak bir titizlik, yorucu bir çalışmanın mahsulü olduğu daha ilk bakışta göze çarpmaktadır. Sevgisi daima kalplerimizde çarpacak olan Âkif'in bütün hayatı, safhaları, hatıraları, eserleri çok ve vâki-fane bir surette toplanmıştır. Merhumun Safahat'ta neşredilmemiş bir çok güzel şiirleri Sırat-ı Müstakim ve diğer mecmualardan derlenerek kitaba alınmak suretile de memleket kültürü namına büyük bir hizmet görülmüştür. Eser, Âkif'in hayatı, eserlerile beraber bir devrin ilim hayatını da anlatmak-
tadır. Kitabın müellifi Eşref Edip'i tebrik etmeyi bir vazife biliriz.
Mehmet Akif Hayatı, Eserleri ve Yetmiş Muharririn Yazıları ünvanı ile son zamanlarda intişar sahasına konulmuş olan eser, bu cins kitaplardan dır. Âsarı-İlmiye Kütüphanesi sahibi Eşref Edip, İstiklal Marşı şairi ile otuz sene arkadaşlık etmiş; beraber mecmua çıkarmışlar, bir dava uğrunda çalışmışlar,
1908 Meşrutiyetinden İstiklâl muharebeleri
Bana öyle gelir ki, en büyük hatalarımızdan birisi, sevmediklerimizin bütün kıymetlerini inkâra kalkışmamız ve sevdiklerimize toz kondurulmasına katlanamayışımızdır.
Zulmü alkışlayaman, zalimi asla sevemem:
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdı mı hatta boğarım.
- Boğamazsın ki...
- Hiç olmazsa yanımdan kovarım
Üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam;
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam
Doğduğumdan beridir aşıkım istiklale
[Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale]
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir, belki, fakat çekmeğe gelmez boyunum
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
[Onu dindirmek için kamçı yerim çifte yerim]
Adam aldırma da geç git diyemem aldırırım
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım
Zalimin hasmıyım ama, severim mazlumu!
Hakiki Türk ruhu, hakikî Türk hissi, Türk mertliği, Türk asaleti, Türk ahlâkı bu mısralarda en hakikî ve en kuvvetli ifadesini bulmaktadır. Ve kendisi hakikaten anlattığı gibi bir adamdı.
Olduğu gibi görünmek göründüğü gibi olmak, onun bütün yaşayışında tam mânasıyla gerçekleşmiş bir düsturdu. İçi dışı bir, gecesi gündüzü bir, sözü, özü bir; elhasıl hayat şartlarının zorladığı, menfaat kayıtlarının cevaz verdiği bütün riyaları çiğnemiş bir adamdı. Kalbinde, yalnız samimi hisler; kafasında birer mücahede ve mücadele bahasına edindiği kanaatler yaşar, gelişir ve olgunlaşırdı. Hiçbir endişe onu kanaatlerinden caydırmaz, saptırmaz, ona en cüz'i fedakârlığı kabul ettirmezdi. Fakat kanaatlerine bu şekilde bağlanışı, kendi kanaatlerinin tam zıddı olan
kanaatlere hürmet etmesine engel olmazdı.