Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi'nin Dini Düşüncesi

İbrahim Bayram

En Eski Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi'nin Dini Düşüncesi Sözleri ve Alıntıları

En Eski Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi'nin Dini Düşüncesi sözleri ve alıntılarını, en eski Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi'nin Dini Düşüncesi kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Müslümanların asrîleşmiş neslinde görülen ahlâk zaafını, akla değer verilip kalbin ihmâl edilmesine bağlamak doğru değildir. Bu za’fiyet, âhiret hayatına yeterince itikad edilmemesinden doğmaktadır. Zira bunca kötü amel, ancak, fâsid aklın emrine giren akîdenin bozulmasıyla izah edilebilir. Eğer bu kişiler, akıllarını düzeltmeye önem verirlerse bu, onları doğru akîdeye ulaştıracak,81 o da kişinin ahlâkî yükselişine vesile olacaktır. Nitekim Kur’ân’da Cehennem ehlinin ağzından hikâye edilen, “Onlar ‘bize gelen peygamberlere kulak verseydik yahut akl-ı selimle hareket etseydik şimdi bu azgın ateşte yananlar arasında olmazdık!’ dediler”82 âyeti de akıl-amel irtibatına, aklın kişiye fısk-ı fucürdan uzaklaşmayı emrettiğine ve aklin amelsizlik veya günahla zıt kutuplarda bulunduğuna isaret etmektedir.83
Mustafa Sabri, öncelikle dinin kendi içinde taşıdığı itibara atıfta bulunarak onun değerini kendi özünden aldığını ve Allah tarafından indirilmiş olmasının onu üstün kıldığını ifade eder. Ona göre dine, ana gâye değil herhangi bir fazileti elde etmenin aracı, hizmet edilen değil hizmet eden gözüyle bakmak, bizatihi kendisi değer olan dini, kıymetinden düşürmek anlamına gelir.124 Mustafa Sabri’ye göre, dinî gerileyişi dinin kendisine bağlamak çok yanlış bir düşüncedir. Müslümanların dinî hallerinin bazı değişimlere muhtaç olduğu doğrudur. Ancak dinî çöküntüyü, şer'î ahkâmın zamana göre ta'dîl edilmemesine veya dine sokulmuş birtakım hurafelerin peşinden gidilmesine değil, müslümanların dinî vazifelerini yerine getirmelerindeki ihmâl ve sergiledikleri amelî bozukluklar yanında, onların itikâdî anlamda düştükleri za’üyetlere bağlamak daha doğru olur. İslâm’ı asla hurafelerle dolu bir din olarak görmemek gerekir.125
Reklam
. İnsanlara kesin bir rehber olabilmesi için dinin, değişmez bir hakikat olması gerekir. İnsanlar yeni bir din oluşturarak dini kendilerine değil, kendilerini dine tâbi kılmalıdırlar.127 Sürekli yenilenmeye ve düzeltilmeye muhtaç olan din; ihtiyaç duyuldukça değiştirileceğinden, Allah tarafından gönderilmiş olma özelliğini yitirir.123 Din denilen şey sabittir, insanlar tarafından değiştirildikten sonra o artık din değil dinsizlik olur.129
Dinin ahkâmına karşı insanın konumu hakkında ise şu fikirleri ortaya koymak mümkündür: Dinin amellerden çok itikad üzerine tesis edilmesinden hareketle, dinin insan ile Allah arasındaki vicdânî bir kanaat olduğu ve dinin insanın flillerine karışmadığı şeklinde bir anlayış geliştirmek dogru degildir. Din, insanların hem nazari hem amelî tüm durumlarını kontrol altına alır."137
Mustafa Sabri, Allah’a ve peygamberine karşı beslenmesi gereken duygulara da temas eder. Dinde Allah’ı ve peygamberi sevmek önemli olsa da, O'ndan korkup Resülü’nden hayâ etmek de önemsiz değildir. Sevmeyi korkmanın zıddı olarak düşünüp sadece sevgi hissini ön plana çıkarmak yanlıştır. Yalnız sevgi aşılayıp korku hissi vermeyen bir ulühiyet, ya tehdidini yerine getirme kudretine sahip olamayan bir hükümet gibi eksik kudretle ya da çocuğunu sadece şımartan ebeveyn gibi hikmetsizlik ve ciddiyetsizlilde ma'lüldür. Allah’tan korkmak, -hâşâ-bir zâlimden korkmak gibi değildir. Bunu saygı ve hürmet gibi duygularla yorumlamak mümkündür. Bu korkuyu aşağı bir seviye gibi gösterip onu küçük görmek ve değersiz addetmek doğru değildir.139 Kur’ân’da Allah Teâlâ’nın insanı en çok teşvik ettiği şeylerden biri de takvâ, yani Allah korkusudur. Yine Kur’ân’a göre kulların en değerlisi, takvâ sâhibi olan insandır. Mustafa Sabri burada iman ile Allah korkusu arasında bağlantı kurarken Zemahşerî’nin Ibn Abbâs’a nisbet ederek söylediği “iman ürkme, çekinmedir” ifadesini bu bağlantının bir kanıtı olarak kullanır.140
Mustafa Sabri, Cumhuriyet Türkiyesinde ısrarla Kur’ân’ın Türkçeleştirilmesi üzerinde çalışılmasının altında Kur’ân’ın aslının unutturulması, yeni harflerin kabulüyle eski eserlerin artık okunamaz hale gelmesinde olduğu gibi Kur’ân’ın aslının da okunâmayacak duruma getirilmesi gibi niyetler bulunduğunu savunur.186 Mustafa Sabri’ye göre yeni harflerin kabulünün, Kur’ân’ı okunamaz ve tanınamaz hale getirecek bir adım olduğu düşüncesine karşı burada iki yazının birden öğrenilebileceği yönünde yürütülen fikirler gerçekçive kolay değildir.187
Reklam
38 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.