5 kitaptan oluşan serinin dördüncü kitabı olan "Bir Suçun Portresi" 9 öyküden oluşmaktadır.
Bu kitaptaki öykü sayısı diğer kitaplara göre az ve öyküler daha uzundu. Bununla birlikte, bu seferki öykülerin tümü daha fazla gerilim ve dehşet hissi uyandırdı desem yanlış olmaz.
Holmes'un çok farklı konular üzerinde deneyler ve araştırmalar yapması ve hatta kitaplar yazması bildiğimiz gerçekler arasında. Bu kitapta uğraştığına şahit olduğumuz kimya deneyleri, eski bir dili araştırması ve arılar hakkında kitap yazması onun çok yönlü bir insan olduğunun en büyük göstergesidir.
Holmes; alkışı ve tebriği itici bulduğu için, çoğu kez olayları aydınlatıp çözümü sıradan müfettişlerin eline vermeyi tercih eder. Çünkü o, dedektifliği kendisine şöhret kazandırsın diye değil, sevdiği için yapmakta ve bunu da her defasında dile getirmektedir.
İşini aşkla yapan dedektifimiz Sherlock Holmes'un bir olayı aydınlatmak için 3 gün boyunca yemek yememesi ve hatta çok sevdiği piposundan dahi uzak durması takdire şayandı.
Ayrıca "sadık dost" Watson'un, elini taşın altına koymak için her zaman hazır olması ve tabii ki Sherlock Holmes gibi sıradışı bir insanla birlikte olmanın getirdiği zorlukları göğüslemesi okumaktan keyif aldığım kısımlardı elbette.
Baştan sona sürükleyici bir kitaptı.
İyi Okumalar_
.