"Bu romanı;
Solaklara, altı parmaklılara, tek çocuklara, eşcinsellere, uzun kitaplardan canı sıkılanlara, sakarlara, tepegözlere, kekemelere, üç böbreklilere, iyi yüreklilere, harcananlara, harcamaya kıyamayanlara, sevgili Gâvur Kâzım ve büyük aşkı Lâdiye’ye armağan ediyorum.’’
*
Kitabı açtığımda bu ithafla karşılaşmak bile kitapla aramda bir bağ kurdu. Okuru alışılmışın dışında bir öykünün beklediğini söylüyor gibiydi çünkü. Okudukça, karakterleri tanıdıkça bir parçası oldum Bülbül Sokağı'nın. Fransa'dan gelip, kendini garip olayların içinde bulan Sinan gibi hissettim kendimi. Mine G. Kırıkkanat, hem iyi bir gözlemci hem de iyi bir anlatıcı. Hayalle gerçeğin arasında, yaşamdan itilmiş insanların dünyasını çok güzel yansıtmış. Herkese keyifli okumalar.