Ne desem ne yazsam bilemedim. İlk defa Mehmed Uzun okudum. İlk defa Kürt bir yazarı okudum. Şair okumuştum ama yazarı okumak çok farklıymış. Kitabı aldığım ilk gün ilk sayfasını okudum. Betimlemesine bayıldım. Araya bir kitap koydum, sabırsızlandım başlamak için.
Betimlemeleri muhteşem. Sanki yaşıyor gibi yazmış. Kelime oyunları harika. Seçerek roman okurum. Her roman etkilemez beni. Ama bu başkaydı. Kendimden de bir parça bulduğum bir romandı.
Kitap akıyor gidiyor. 1920’lerde başlayan bir göçle başlayan, bir keman sesiyle başlayan aşk hikayesi. Daha iyisi yazılabilir miydi? Bilmem bence hayır. Kemanın bile sesini duydum. Okurken Kürt oldum, Arap oldum, Çerkez oldum, Türk oldum, Fransız oldum. Bir yazardan da bu beklenirdi zaten değil mi?
Memduh Selim bey ve Ceylan. İki farklı ırktan, iki sürgün, iki farklı insan. Tek bir duygu. Aşk. Ama sünepe aşklardan değil. Bana nedense Memduh bey Mehmed Uzun gibi geldi. Öyle hissettim. Bu eserden sonra Mehmed Uzun’un hayatına detaylı bir bakacağım zaten.
Yaşar Kemal usta baya övmüş. Ben de övmesem eksik hissederdim. Hemşeri olmak bazen de aynı duyguları yaşamak demekmiş onu anladım.
He bir de çevirmene Kürtçe de roman yazacak kadar kelime var mıymış diyenler olmuş, okusunlar da görsünler.
Roja te baş be