"Biz beni yok ettiğimizden sofraya geliriz. Eşiğe yürürüz, ayağa gideriz.
Biz âșığız, karıncayı incitmeyiz. Aşk böyle bir şuur gerektirir.
Deriz ki bil ki acizim, bil ki kötüyüm, bil ki insanım.
Kuş misali gagam kadar alırım, aldığımı taşır kaynağa ulaştırırım.
Öleceksem yolunda öleyim diyebilmektir Aşk.
Taca, eşyaya tekmeyi vurup Allah yoluna revan olup sadece O'nu istemek güç ister, kuvvet ister, gönül ister.
Böylesi bir durulukta yaşanmalı aşk."
"Bütün kötülüklerden Allah'a sığınırım," deyip duran İsmail Bey, bütün kötülüklerden Allah'a sığınmanın, başka sığınılacak bir kapı olmadığının manasını tam olarak idrak edebilmiş miydi?
“Varlık yolculuğunda her şeye tahammül edebilir. Ama umut yoksa, zaman ve mekân algıladığımızın ötesinde başka bir alemse o zaman bütün bu yaşananlara katlanmam için hiçbir sebep yok. Umut yoksa hiçbir şey yok.”