eğer kendimizi hayal kırıklığına uğratmasaydık esas beklentilerimizin ve umutlarımızın ne olduğunu nereden bilecektik? ve kendimizle ilgili en temel bilgiye nereden ulaşacaktık?
Uzun zaman sonra böyle hayatın içinden, bu kadar sıcak, insanın yüreğine dokunan bir roman okumak çok güzeldi. Yazar, roman kahramanlarının karakter tasvirlerini o kadar iyi yapmış ki, kitap bittikten sonra sanki onlarla gerçekten tanışmışım ve yaşamlarına şahit olmuşum gibi hissettim. Kitapta dünyanın üç farklı yerinde, üç farklı insanın günün birinde sarsıcı bir olayla hayatlarının bambaşka bir hal almasını ve yeni yaşam şekilleriyle nasıl başa çıktıkları anlatıyor. Kimisi ölümün yasıyla, yastan da öte hayatının anlamsızlığının farkına varmasıyla, kimisi en sevdiklerinin başına gelen çaresiz hastalıklarla, kimisi hayatı boyunca kendi kurduğu ama gerçekte varolmayan bir hayalin yıkımıyla boğuşuyor. Ancak üçü de tek bir ortak noktada buluşuyor: mutfak. Değersizlik hislerinin, yalnızlıklarının, çaresizliklerinin pişmanlıklarının yaralarını yaptıkları yemeklerle sarıyorlar. Sufle ise roman kahramanlarının denediği ve hepsinin karakterine göre değerlendirdiği bir tatlı. O kadarını da anlatmayayım ki kitabın büyüsü bozulmasın. İyi okumalar…
Her ikisi de aralarında en ufak bir çekim olsaydı, herhangi bir cinsel istek, bu kadar kolay konuşamayacaklarını biliyorlardı. Üzerlerinde aşkın eksikliğinin rahatlığı ilerideki bir kafeye doğru yürümeye başladılar.