16. Yüzyılda Almanların Türklerden Korunmak İçin Yazdığı Dualar

Tanrım Bizi Türklerden Koru

Leyla Coşan

Sayfa Sayısına Göre Tanrım Bizi Türklerden Koru Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Tanrım Bizi Türklerden Koru sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Tanrım Bizi Türklerden Koru kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Türkiye’nin adı çok erken dönemdeki kaynakçalarda dahi yer alır. Örneğin, Friedrich Barbarossa’nın 1190 (Historia Peregrinorum) yılındaki haçlı seferini anlatan bir kaynakta Türkiye’den bahsedilmektedir. 13. yüzyılda ise Avrupa’da yayınlanmış olan çok sayıdaki metinde “Türkiye” kavramına yer verilmektir. 1494 yılında Alman hümanisti Sebastian Brant “şimdi büyük Türkiye olarak adlandırılan küçük Asya ve Yunanistan”dan bahseder.
Luther birçok çağdaşının aksine Kur’an’ın yayınlanmasında sakınca görmez', çünkü ona göre düşmanla mücadele etmenin en etkin yolu Kur’an’ın geniş halk kitlelerine tanıtılmasıdır.
Reklam
Martin Luther’e göre Türklerle savaşabilmenin yolu
Martin Luther’e göre Türklerle savaşabilmenin tek bir yolu vardır, o da düşmanı ve onun dinini tanımaktır.
Avusturya’nın uzun süreler boyunca Osmanlı İmparatorluğu tarafından ele geçirilmek istenmesinin sebebi ise, Orta Avrupa’ya geçişin ancak bu ülkenin mağlup edilmesiyle mümkün olacağı gerçeğinden kaynaklanmaktır. Sultan bundan dolayı Macaristan ile diplomatik girişimler düzenleyerek, Kral Mathias’a barış niyetlerini ifade eden bir elçisini yollar. Ancak müzakereler neticelenmez ve uzun bir zaman boyunca da tekrar girişimlerde bulunulmaz. Sultan Mehmed’in amacı Macaristan’la bir anlaşmaya vararak, henüz yaşarken Avusturya’ya karşı bir taarruz başlatmaktır. Bundan dolayı Fatih Sultan Mehmed’in hüküm sürdüğü son yıllarda, Akıncılar sistematik olarak Karintiya, Steiermark ve Tuna Nehri dolaylarında Avusturya’ya saldırılar gerçekleştirirler. Sadece Karintiya şehrine 1473-1483 yılları arasında beş kez taarruz düzenlenir. Bu taarruzlar karşısında İmparator III. Friedrich (1415-1493) bile çaresiz kalır. Bu öncü manevraları düzenlemenin tek amacı Orta Avrupa’nın yollarını açmaktır.
“Fetihlerinden dolayı I. Osman’ın hükümdarlığı sırasında Osmanlı İmparatorluğu’nun toprakları neredeyse on katına çıkar. Bağımsız emir olarak 27 yıl hükmeder ve 68 yaşında ölür. Hayatının son dönemlerinde yönetimi büyük oğlu Orhan’a bırakır. Orhan’ın hükümdarlığı sırasında ise (1326-1359) Osmanlı İmparatorluğu’nun toprakları dört katına çıkar. Onun döneminde yeni kurulmuş olan hükümdarlık kısa sürede kuzey, güney, doğu ve batı olmak üzere hızla genişler. Henüz 1350 yılında dahi onun yönetimindeki Osmanlı birlikleri Avrupa’ya iyiden iyiye ilerlerler. Orhan’nın uzun sayılabilecek hükümdarlığı çok sayıda toprak kazanımlarıyla anılır. Kuzeybatı Anadolu’daki çok önemli üç Bizans şehri topraklara dahil edilir. Osmanlıların başkenti olacak olan Bursa’nın yanı sıra, 2 Mart 1331 yılında İznik, 1337’de ise İzmit fethedilir. Tecrübeli komutanın ani ölümüyle, askerî başarıları da zamanından önce sonlanmış olur. Gelibolu’nun 1354 yılında Orhan’ın oğlu Süleyman Paşa tarafından fethedilmesiyle Avrupa’ya ait çok önemli yerlerin ilki ele geçirilmiştir.”
Sayfa 24 - Yeditepe Yayınevi (e-pub)
“Murad’ın oğlu Yıldırım Bayezid (1389-1402) döneminde, Osmanlılar elde ettikleri galibiyetlerle kuzeyden güneye, batıdan doğuya doğru, düzenli bir şekilde, genişlemeye devam ederler. Osmanlı İmparatorluğu, Osmanlı hükümdarları için oldukça kısa sayılabilecek hükümdarlığı süresince neredeyse üç katına çıkar. Anadolu’yu güneydoğu Avrupa’dan ayıran sadece dar bir boğazdır. Bundan dolayı Rumeli’nin ele geçirilmesi Osmanlılar için zorunlu hale gelir. Bu şartlar altında Sultan Yıldırım Bayezid 1393 yılında Bulgaristan’ı fethetmekle kalmaz, aynı zamanda Bulgaristan’ın eski hükümet merkezi olan Tirnova’yı da topraklarına dahil eder.”
Sayfa 25 - Yeditepe Yayınevi (e-pub)
Reklam
106 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.