Özgür olma aşkıyla yanıp tutuşan ama dönüp dolaşıp kendilerini bir banliyö trajikomedisinin uyduruk kahramanlığı içinde bulan insancıklar... Onlarla ilgili sinemada, edebiyatta sıkça görülen ve bir ölçüde Amerikan kültürünü oluşturan bu anlatılar, John Updike’ın 1960’lı yıllardan itibaren yazdığı Tavşan dörtlemesinde mükemmele ulaşmıştır. Tavşan romanlarının Amerikan edebiyatının en önemli üç ödülünü birden almak gibi nadir bir başarıyı yakalaması da bunu gösterir.
Serinin ilk romanı bir zamanlar kendi çapında bir basket yıldızı olan 26 yaşındaki Tavşan lakaplı Harry Angstrom’un hayatından üç ayı anlatır. İkinci romanda Tavşan, Pennsylvania’nın küçük, yoksul bir kasabasında Amerikan hayatına giren yeni insan tipleriyle tanışır. Tavşan Zengin Oldu adlı üçüncü romanda Angstrom’u yirmi iki yıllık evliliğinin ardından eşi sayesinde zengin olmuş ve yeni sınıfına adapte olmaya çalışırken buluruz. Ama hayatının eski sorunları, geçmişinin hayaletleri Tavşan’ın peşini bırakmaz.
Aslında bu romanlar bütünü tek bir bildungsroman’dır. Updike, bu dev eserinde 1960‒90’lı yılların Amerika’sının büyük olaylarıyla küçük insanlarının açmazlarını, dur durak bilmeyen arayışlarını anlatır.
