Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.13
Tiamat
İhsan Oktay AnarTiamat Yorumları ve İncelemeleri
Tiamat yorumları ve incelemelerini, Tiamat kitabı hakkındaki okur görüşlerini , Tiamat puanlarını 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Çok sürükleyici
Film gibiydi , bir solukta okudum. Bilmediğim çok fazla terim vardı, okurken yorucu oluyor ama çok takılmayın ,
bir süre sonra anlamlar cümleden çıkartılıyor.
İhsan Oktay Anar’ın
diline alışamayanlara zor gelebilir. Eseri anlamak için iyi bir okur olmasınız. Uzun cümlelere alışık olmalısınız ve yabancı gelen kelimeleri anlamaya çalışmalısınız. Bununları aşarsanız kurgu harika.
İhsan Oktay Anar kitaplarını okuyanlar bilir ki ilk 15-20 sayfa çok zor okunurken sonrası insanı içine çeker ve su gibi akar. Bu kitapta bir istisna değil. Bu sebeple yazarı ilk defa okuyacaklara tavsiyem kitabın ilk sayfalarında pes etmemeleri.
Konusu
Savaş zamanında, Osmanlı denizaltı mürettebatı bir Şilep (yük gemisi) buluyor. Bu yük gemisinde buldukları içi değerli taşlarla dolu sandukayı yanlarına alıyorlar. Tabi bunu yaparken etrafta gördükleri cesetler onları korkutsa bile yine de sandukadan vazgeçmiyorlar. Daha sonra mürettabatın başına gelenleri okuyunca anlıyoruz ki sandukayı almaları onları geri dönülmez, korkunç olayların içine sokuyor.
Öncelikle kitapta çok fazla denizcilik terimi kullanılması anlamamızı zorlaştırmış kabul ediyorum ancak yazarın denizcilik terimlerini bolca kullandığı tek kitabı bu olmadığından beni şaşırtmadı.
Kitabı okurken mekan daha iyi tasvir edilseydi keşke hiç gözümde canlanmadı diye düşündüm ama internetten denizaltı içi diye yazınca çıkan şeye baktım ve yazar ne yazarsa yazsın bu benim gözümde canlanmazdı dedim.
Yabancı olduğumuz terimler kullanılmasına rağmen yazarın diğerlerine kıyasla daha kolay okunan kitaplarından biriydi bana kalırsa.
Başlangıçta çok fazla terim kullanildigi için ilk on - on beş sayfasında biraz zorlansam da ilerleyen sayfalarda olayın akiciligi sizi hemen bu tatlı seruvenin içine çekiveriyor. Zaten çok severek okudugum yazarın bu kısa hikayesini de mutlaka okumanızı tavsiye ederim. Güzel bi filmi bile yapılsa keşke :)
Anar ; 8 yıl aradan sonra farklı bir tarzda yeniden yazdı. Bu da onu seven okuyucularını hem heyecanlandırdı hem de meraklandırdı Türk edebiyatının en özel yazarlarından birisi. Kendine has lügatı ve masalsı bir anlatım üslubu olan bir yazar.
Kitabın adı oldukça dikkat çekici : Tiamat , ki ben bu kelimeyi hiç duymamıştım ve araştırınca öğrendim. Tiamat; Babil mitolojisinde okyanus tanrıçası olup ilk kaosun sorumlusu. Tatlı su tanrısı Apsu ile evlenerek, tanrılar dünyaya getiren tuzlu su tanrıçasıdır. Bu kitapta denizaltının, yani Tahtelbahir’in telsiz kodudur TİAMAT..
Bu bilgiyi edindikten sonra aslında kitabında konusuna dair bazı fikirler beliriyor İhsan Oktay Anar okuyucusunun zihninde
Gelelim kitaba; hikayemiz Tahtelbahir’de geçiyor.
Nedir Tahtelbahir? Kelime anlamı Osmanlı Türkçesinde ‘denizaltı’ demek. 1719 Yılında Osmanlı devleti tarafından yapılan bir denizaltıdır.
"Tiamat"ı Osmanlı döneminde geçen fantastik, gerilim, korku tarzında yazılmış bir kitap olarak tanımlanabilir. Kitabın yaklaşık 70-80 sayfalık kısmını okumayı başarabilirseniz, özellikle ilk 50 sayfasında bolca teknik denizcilik terimleri kullanılmış, sonrası heyecan verici bir şekilde ilerliyor.
Çok boyutlu, felsefi katmanları olan bir kitap. Eğer daha öncesinde İhsan Oktay Anar'ın düşsel dünyasının kapısını aralamadıysanız bu eser doğru bir başlangıç kitabı olmayacaktır.
"Acaba hepimiz hayal mi gördük? Cümleten çıldırdık mı? Altını demirle mi karıştırdık, meleği ifritle, Tanrı'yı şeytanla? Işığa gidelim derken karanlığa mı daldık? Cennet yerine cehennemi mi seçtik?"
İhsan Oktay anar Tiamat
İhsan Oktay anar 1960 doğumlu felsefe mezunu emekli bir öğretim üyesi. Ben onu ilk kez Ot dergide yayınlanan yazılarıyla tanıdım 2016 yılıydı sanırım.. Şiirsel mistik ve ahengiyle kuşatan dili bambaşka bir aleme sürüklüyordu insanı. Sırasıyla Efrasiyabın hikayeleri, Puslu kıtalar atlası, suskunlar ve amat kitaplarını okudum. Herbiri kendi içinde yarattığı mistik dünyada sarhoş eden bir olay örgüsüyle örülmüş muazzam kitaplardı.
Ve yazar yazmayacağım dedikten sonra Tiamat isimli kitabıyla bize bir armağan sundu. Devleti Aliyenin denizaltısında görevli her biri dünyadan umudunu yitirmiş yaşayacağını yaşamış mürettebatın derin denizlerde bir İngiliz destroyerini ele geçirmesiyle başlıyor hikaye ganimet diye el konulan altın dolu olduğu düşünülen sandık ve içindeki gizem tahtelbahir gemisini hiç ummadığı mücadelelere sürüklüyor.
“Soğuk ve karanlık dipler boş ve anlamsızdı. Kadim batıklarda ölü denizcilerin kıpır kıpır yakamozlu ruhları yakarırcasına kolları yukarıda yosunlar gibi akıntıda kıvranarak salınıyor..” diye başlıyor kitap İhsan Oktay Anar derin denizlerde kurduğu alemde bir denizaltı mürettebatının sıra dışı bir olay karşısında tepkilerini insanların bilinçaltından çıkan karakterlerini reflekslerini o okuyanı büyüleyen diliyle anlatıyor ve eşsiz bir haz bırakıyor geride..
İhsan Oktay Anar benim için üniversite yılları demek, Uzun İhsan Efendi demek, Saçma dergisi demektir. Yeri çok ayrıdır bende. O sebeple Tiamat’ın çıkmasına o kadar sevindim ki…
“Soğuk ve karanlık dipler boş ve anlamsızdı.”
Romana böyle başlayan yazar yine bu cümleyle bitiriyor. Mitolojik bir havayla başlayan Tiamat, “Sanki insanoğlunun 1000