Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Şubat 2024

Türk Dili - Sayı 866 (Şubat 2024)

Türk Dili Dergisi

Türk Dili - Sayı 866 (Şubat 2024) Sözleri ve Alıntıları

Türk Dili - Sayı 866 (Şubat 2024) sözleri ve alıntılarını, Türk Dili - Sayı 866 (Şubat 2024) kitap alıntılarını, Türk Dili - Sayı 866 (Şubat 2024) en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Parıldayan her şey altın değildir; ilhamın mahsulü, eğer varsa, saf metalin içinden çıkarılması gereken saf olmayan bir kütledir. Valéry de Bremond’nun söylediğine, yani ilhamın bütün bir şiiri besleyemeyeceğine inanıyordu6 ve tipik bir mücevher formunda şu cümleyi söylerken kastettiği de buydu: “Deha olmadan yetenek önemsizdir.” “Yeteneksiz deha ise hiçbir şeydir.”
İnsanların “yarın yaparım” diye kendilerini bile bile düşürdüğü bir tuzak vardır. “Bugün çok yoruldum, yarın yaparım!”, “Hele bir yarın gelsin!” Oysa ne demiştir atalar: “Bugünün işini yarına bırakma, o günün kendi işi vardır o da kalır yarınına!” Bu yüzden aklı başınca niceleri demiştir ki “Yarın diye bir şey yoktur!” çünkü daha gelmemiştir, olmayana göre hüküm verip iş ısmarlamak da akıl kârı olmasa gerek. “Yarın diye bir şey yoktur.” cümlesi size anlamsız gelmişse veya “Demagoji bunlar!” diyorsanız bir de şunu dinleyin: Dünyanın en önemli iş adamlarından biri olan, Alibaba’nın sahibi Jak Ma bir konuşmasında şöyle diyor: Bugün zordur, yarın daha da zordur ama yarından sonraki gün güzeldir, fakat insanların çoğu yarının akşamında ölürler. Ne demek bu? İnsanlar bugünün zor olduğunu yaşayarak görürler, sıkılırlar, bunalırlar, içlerinden “Belki yarın daha iyi olacak.” diye geçirirler, yarına gelirler fakat bir de bakarlar ki yarın daha da zor, daha da meşakkatli; o an umutsuzluğa kapılırlar, sanki bu zorluklar hiç bitmeyecekmiş gibi gelir onlara ve o ümitsizlik, karamsarlık, kötümserlik içinde, sabırsızlıkları yüzünden kaybolup giderler. Hâlbuki biraz daha dişlerini sıksalardı, o çok çok meşakkatli yarının ardından mutluluk getirecek yarından sonraki günü göreceklerdi.
Reklam
Şu kurtarıcı aksiyoma sarılalım: Şair olunmaz, doğulur ( poeta nascitur, non fit). İnsan beşikten itibaren, nazım sanatını öğrenmeden çok önce şairdir, yoksa asla şair olamaz; insan kaçınılmaz olarak harflerin en mahremiyle birleşen bir mesleğin sonucu olarak şairdir: çok özel bir armağan, teknik bilgisinin yerini tutamayacağı bir doğa armağanı.
Leyla ve Mecnun
Gül yüzünde filiz veren serinlik, Hangi çölde gelir bulur Leyla’yı? Ayak izi, her umuda kılavuz. Ya Mecnun ol ya geceye talebe. Mecnun, gündüz okuluna kayıtlı. Leyli olmak ister durur arzusu. Mecnun düşer, bir eşiğe bahane. Güneş ve ay, ayrı yolun yolcusu. Mecnun, gündüz; Leyla, gece yolcusu.
Sayfa 101Kitabı okudu
Ayrıca şunu da vurgulamak gerekir: Bütün yazı sistemlerinde kelimeler yazıldığı gibi okunur. Bazı yazı sistemlerinde kelimelerin yazılışı ve okunuşunun farklı olduğunu zannedenlerin hatası, farklı bir yazı sistemiyle yazılan kelimeyi Türk imlasına göre okumaya çalışmaktır. Mesela, İngilizler one biçiminde yazıp wan diye okumuyorlar, wan kelimesini “o.n.e” harflerini kullanarak yazıyorlar. Aynı şekilde Fransızlar image yazıp imäj diye okumuyorlar, imäj biçiminde telaffuz ettikleri kelimeyi “i.m.a.g.e” harflerini kullanarak yazıyorlar. Bu yanlış mantıkla bakıldığında bir İngiliz veya Fransız da Türkçedeki kelimelerin yazıldığı gibi okunmadığını söyleyebilir. Daha önce de söylendiği gibi bu mesele seslerle harfler arasındaki eş değerlik durumuyla ilgilidir. Dolayısıyla bu konuların bu bağlamda tartışılması gerekir.
Dil, her türlü anlatım ve iletişim ihtiyacını karşılayabilecek bir sisteme sahiptir.
Reklam
Geniş açı
şehrin gürültüsünde boğulur seslerimiz cumbalı odalardan kadim sırlar yayılır iğde kokularında tene bürünür mazi boğulmak üzeredir yorgun nefeslerimiz kan toplayan gözlerden ölgün bakışlar düşer sanki kalbimiz ıslak ve asılı balkonda ağrıyan yanlarından mandal işkencesiyle üstümüze geliyor çok katlı yalnızlıklar toprağa yalın ayak düşme
Çocukların dünyasına kolay girilebileceğini sanıyorsanız yanılıyorsunuz: Çocuk yazarı olmayı amaçlıyorsanız ip üstünde koşmaya hazır olmalısınız. Çocuk çizerliğinde gözünüz varsa içinizdeki çocuğun elinizi tutması hem gerekli hem de zorunlu. İşaret parmağı havada bir öğretmen tutumu içindeyseniz çocukları tanımadığınızı ve anlamadığınızı söyleyenlere kızmaya hakkınız yok
Kurtulamam üç nesnenin elinden Biri firkat biri gurbet biri aşk Üçü bilmez birbirinin hâlinden Biri firkat biri gurbet biri aşk
Claudel meramını açıklamak için, Bremond’dan ziyade Valéry’yi anımsatan terimlerle iki dil tarzını birbirinden ayırarak işe başlar: Gündelik düzyazı dili nesnelere yalnızca “bir tür portatif ve kaba indirgeme” verir ve öyle ki gündelik düzyazı dilinin sözcükleri yalnızca “para gibi sıradan bir değere” sahiptir. Bir şair ise dili sözcüğün emrine sunduğu tüm bu ses hayaletlerinden hem anlaşılabilir hem de lezzetli bir resim oluşturmak için kullanır. Şiirin “müziksel” işlevi seslerin tekrarı, hecelerin uyumu, ritmin düzenliliğinden oluşan prozodik bir şarkıdır: Ruhun çalışan, gündelik ve hizmetkâr kısmı bu şekilde boyun eğdirilip meşgul edildiğinde, Anima sonsuz derecede hafif ve hızlı bir adımla saf şeylerin ortasında özgürce hareket eder. Bu cümleyle Claudel, saf şiir kavramını şiirin diline bağlayan Valéry’yi o “ses hayaletleri” ile baş başa bırakır. Claudel “Anima saf şeylerin ortasında özgürce hareket eder.” dediğinde, saflığı şiire değil, şiirin nesnesine atfetmektedir ve şiirsel bir “fikir” ile kastettiği de budur.
35 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.