Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sabahattin Ali'den Yusuf Atılgan'a

Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2

Berna Moran

Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2 Gönderileri

Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2 kitaplarını, Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2 sözleri ve alıntılarını, Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2 yazarlarını, Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Atay'ın tutunamayanları burjuva düzeninin kurallarına, değer yargılarına, beğenisine, yaşam biçimine ayak uydura- mayan, topluma yabancılaşmış yalnız insanlardır. Yazar kü-çük burjuva aydınlarını silkelemek için onların kültür değerliyle, ideolojik tutumlarıyla, yaşamda bağlandıkları konvansiyonlarla alay eder, ama bununla yetinmez. Çünkü saldırı hedefi olan zihniyet sanat anlayışını da içerir ve bundan ötürü Atay saldırısını, tutunanların anlamayacağı, reddedeceği türden bir romanla yapar.
Sayfa 262
Bereketli Topraklar Üzerinde
Orhan Kemal'i anlattığı dünya,bu bereketli topraklar üzerinde çalışan sefalet içinde yaşayan yoksul insanların çirkin dünyasıdır.
Sayfa 53
Reklam
Kısaca diyebiliriz ki Kuyucaklı Yusuf romantizmin doğal/yapay karşıtlığına indirgenebiliecek bir değerler sistemi üzerine temellendirilmiştir.
Sayfa 38
Kuyucaklı Yusuf
Birinci kısımda Edremit'teki yaşam canlandırılırken, sehir/doğa ve yozlaşma/masumiyet karşılıklarının gündeme geldiğini görürüz.
Sayfa 24
"Tanrı elinden çıkan her şey iyidir, insan elinde her şey yozlaşır." (J.J.Rousseau)
·
Puan vermedi
Berna Moran’ın Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış adlı üç ciltlik eserinin ikinci cildi Sabahattin Ali’den Yusuf Atılgan’a kadar olan dönemi içine alan yazarın Anadolu romanı olarak nitelendirdiği dönemin eleştirisidir. Berna Moran bu ciltte
Sabahattin Ali
Sabahattin Ali
’den
Kuyucaklı Yusuf
Kuyucaklı Yusuf
’u,
Orhan Kemal
Orhan Kemal
’den
Bereketli Topraklar Üzerinde
Bereketli Topraklar Üzerinde
ve
Eskici Ve Oğulları
Eskici Ve Oğulları
’nı,
Yaşar Kemal
Yaşar Kemal
’den
İnce Memed
İnce Memed
ile
Dağın Öte Yüzü
Dağın Öte Yüzü
Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2
Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2Berna Moran · İletişim Yayınları · 2021361 okunma
Reklam
Saçma kuramını dile getiren bir yapıt olarak nitelendirilebilir Anayurt Oteli. Bilindiği gibi Saçma kuramına göre, amacı ve anlamı ol­mayan bir dünyada insan bir düzen, bir anlam, bir ahenk görmek ister ve gerçeğe gözünü kapayarak uydurduğu an­lamlı bir dünya ile aldatır kendini. Saçmanın kaynağı in­sanla dünya arasındaki bu uyumsuzlukta yatar. Aslında in­sanlar arasında ne gerçek bir iletişim kurulabilir ne de yaşa­ma bir anlam verilebilir. Saçma edebiyatı bu felsefeyi dile getirirken hem içeriği hem biçimi kullanır.
Yusuf Atılgan Aylak Adam'ı bir roman olarak, Anayurt Oteli'ni ise bir tür antiroman olarak yazmış diyebiliriz.
Yusuf Atılgan ilk romanı Aylak Adam'dan on beş yıl kadar sonra ikinci yapıtı Anayurt Oteli'ni yayımladı (1973). lki ro­man arasında öyle benzerlikler göze çarpar ki insan, Atıl­gan'ın aynı konuyu, farklı roman anlayışlarının getirdiği ye­ni bir teknikle ikinci kez yazmak istediği sanısına kapılabi­lir. lki yapıtın da baş kişisi toplumdan kopmuş yalnız kişi­ler; ikisi de bir tek kadınla iletişim kurabilmede görüyor so­rununun çözümünü ve ikisinin de çabası başarısızlıkla so­nuçlanıyor. Ancak, Aylak Adam'ın kahramanı C. aydın bir kişidir ve gerçek sevgiyi bulabileceği tek kadını ararken, İstanbul’da üniversite öğrencileri ve sanatçılar çevresinde do­laşır. Anayurt Oteli'nin Zebercet'i ise Manisa olduğunu tah­min edebileceğimiz küçük bir kent ya da kasabada yaşayan, ilkokul mezunu bir otel katibidir ve cinsel ilişkide sıcak bir iletişim kurabileceği bir kadını beklemektedir. Kültür dü­zeyleri ayrı bu iki adamda da, aranan ya da beklenen kadın bir saplantı halindedir ve ruhsal bakımdan sağlıksız insan­lardır ikisi de. Ne ki aylak adam C. kendine güveni olan ze­ki, güçlü ve paralı bir adamdır. Zebercet ise güçsüz, korkak ve gülünç bir zavallıdır. Her ikisi de ruhsal bakımdan şu üç aşamadan geçer; yalnızlık, kurtuluş umudu, hayal kırıklığı. C. başta yalnızdır; derken aradığı kızı bulduğunu sanır ve umutlanır, sonra hayal kırıklığına uğrar. Ayşe ile Güner ile giriştiği ilişkilerde aynı evreleri gözlemleriz. Zebercet de ay­nı aşamalardan geçecektir, ama yalnızca bir kez.
Oğuz Atay'ın başkaldırı silahını geleneksel roman konvan­siyonlarına çevirirken türlü anlatım tekniklerini denemesi, metni çeşitli söylemlerle dokuması Türk edebiyatına çağdaş bir roman kazandırmış, ama kendi yapıtına da kaldıramaya­cağı kadar yük yüklemiştir. Çünkü Atay, joyce, Nabokov ve Kafka gibi yazarların romana getirdiklerinin hemen tümünü Tutunamayanlar'a sığdırmak istemiş ve bu yüzden yapıtın çok yönlü ve tıkış tıkış dolu olmasına yol açmıştır.
Reklam
Tutunamayanlar'ı öbür Türk romanlarından ayıran (ama james Joyce'un Ulysses'iyle birleştiren) bir özelliği de çeşitli üsluplara (Osmanlıca, Türkçe, Öztürkçe) ve biyografi, an­siklopedi, günlük, şiir, tiyatro, mektup gibi çeşitli söylem­lere yer vermesidir. Romana zenginlik ve ansiklopedik bir genişlik sağlayan bu çeşitlilik Atay'ın ironisine de hizmet eder.
Tutunamayanların da iki öyküsü ve iki başkişisi var: Turgut Özben ve Selim Işık. Bi­rinci öykü Turgut Özben'in, arkadaşı Selim'in intihar nede­nini araştırırken, bir kişilik değişmesiyle sonuçlanan ruhsal gelişimini sergiliyor. lkinci öykü, bu araştırma süresi içinde ortaya çıkan, Selim ile ilgili bilgilerden oluşuyor. Başka şe­kilde söylersek, Selim'in öyküsü Turgut'un öyküsünün içine yerleştirilmiş. Demek ki birbirini çerçeveleyen üç öykü var. İlk önce gazetecinin yazısı ile birinci öykü (Tutunamayan­lar kitabının öyküsü) başlıyor; sonra Turgut'unki ve Turgut'un öyküsü sürerken Selim'inki başlıyor. Kapanışlar da tersine bir sıra izliyor tabii. llk önce Selim'in öyküsü kapa­nıyor, sonra Turgut'un öyküsü, en sonunda da Tutunamayanlar kitabının öyküsü. Ayrıca bu üç anlatım arasında içe­riden dışarıya doğru işleyen bir nedensellik bağı gözlemle­riz. Şöyle ki, Selim'in mektubu Turgut'u harekete geçirir ve böylece Turgut'un öyküsünü başlatmış olur, Turgut'un mektubu da gazeteciyi harekete geçirir ve kitabın öyküsünü başlatır.
Tutunamayanlar 19. yüzyıl gerçekçi­liğine sırtını dönmüş, bir ayağı modernistlerde bir ayağı postmodern bir roman. Böyle olmasının başlıca nedeni de sanırım, Atay'ın james Joyce gibi modernist bir yazarla, Na­bokov gibi postmodemist bir yazardan çok etkilenmiş ol­ması.
Oğuz Atay'ın tutunamayanları burjuva düzeninin kurallarına, değer yargılarına, beğenisine, yaşam biçimine ayak uydura­mayan, topluma yabancılaşmış yalnız insanlardır. Yazar kü­çük burjuva aydınlarını silkelemek için onların kültür değerleriyle, ideolojik tutumlarıyla, yaşamda bağlandıkları konvansiyonlarla alay eder, ama bununla yetinmez. Çünkü saldırı hedefi olan zihniyet sanat anlayışını da içerir ve bun­dan ötürü Atay saldırısını, tutunanların anlamayacağı, red­dedeceği türden bir romanla yapar.
“Kemal Tahir'in yapıtlarında beliren roman anlayışı 19. yüzyıl gerçekçi roman anlayışı ise de Devlet Ana bir istisnadır. Öyküyü sunuşta romans formüllerinin kulla­nıldığı Devlet Ana'nın arkasındaki gelenek gerçekçi roman geleneği değil, halk hikayelerinin, masallarının, destanları­nın ya da genel anlamda romans edebiyatının geleneğidir.”
305 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.