Güneş, çöl, esmer suratlı Araplar, çöl, develer, palmiyeler, çöl, kaktüsler. Başka bir yerde Arapların yerine Türkler ve yine güneş, develer, çöl. Her yerde aynı seda, her yer kör edici şekilde parlak. Limandan limana taşınan dalgaların sonsuz ipeksi gürültüsü, bu ipekle sarılmış gözler, kulaklar. En sonunda izlenimlerin ağırlığıyla büsbütün düşünüyorsun, ipeğin ardından artık her şey zar zor görülür, duyulur oluyor. Bütün konuşmalar şununla başlıyor: “Hele bir Odesse’ya varalım…”