Allah rahmet eylesin, İkbâl der ki:
Gençliğimde sabah namazından sonra Kur'ân-Kerîm okurdum... Babam beni, Kur'ân-ı Kerîm okurken görürdü. Her defasında, aramızda şu konuşma geçerdi:
“İkbal, Kurân-ı Kerîm mi okuyorsun?.."
"Evet baba..."
"Aferin, âferin, âferin” der giderdi.
Bir müddet sonra kendisine sordum:
"Babacığım, Kur'ân-Kerîm mi okuyorsun, diye soruyorsunuz; âferin, âferin, mâşaallah deyip geçiyorsunuz... Bir söylemek istediğiniz var da, söylemiyor musunuz?.. Söylediğiniz tebrik mi,
teşci' mi, yoksa başka bir mânası mı var, anlayamadım?.."
Babam tebessüm ederek,
“Aferin, ben de senden, bu suali sorasın diye bekliyordum: "İkbâl'im, oğlum, evlâdcığım: Kur'ân-Kerîm'i yeni iniyormuş gibi, oku... Nur âleminden, lâhût âleminden, Levh-i Mahfûz'dan yeni iniyor... Ter ü taze... Gül yapraklarından çiğ tanelerinin damladığı gibi... Âyet-i kerîmeler, kalbine iniyor, ihya ediyor, can buluyorsun, feyz alıyorsun, nura gark oluyorsun, şeklinde... Böyle anla, böyle oku Kur'ân-Kerîm'i..." dedi.