Kitabı üçüncü defa olmasına rağmen yine heyecanla ve sevgili Ruhyazarım'ın kalemine yeniden aşık olarak okuyup; boğazımda bir yumru ile bitirdim.
Sevgili Jack London ile ilk defa 'Beyaz Diş' kitabı ile tanışmış ve öneri üzerine hemen bu kitabı da okumuştum. Şimdi de farklı yayın evinden yeniden okumuş oldum.
Eğer ki 'Beyaz Diş' i bilenler varsa 'Vahşetin Çağrısı' da onun kurgusunun tam tersi. Yani evcil hayattan, onu çağıran doğasına dönen bir köpeğin öyküsü... Ama tabi ki benim yazdığım kadar basit bir dönüş değil bu. Burada 'serseri yazarımın' gerçek hayatında yaşadığı tecrübeleri de katmasıyla olağanüstü bir olay örgüsü okuyorsunuz.
İnsanların ruh halini yansıtan, onların iç dünyasını ele alan yazarları genelde daha başarılı buluruz. Alın size ondan iki kat daha fazla başarı... Çünkü London'ın yaptığı köpeklerin zihnine sızmak. London onların sevincini, acısını, yaşam mücadelesini, sadakatini, birbirleriyle iletişimini ve insanlara karşı bakış açılarını muhteşem bir şekilde kağıda döküyor ki; her defasında ilk gibi hayran kalıyorum.
Kitapta en hayran olduğum konu Buck ve kurtarıcısının birbirlerine olan sevgisi...
Kitabı daha da anlatarak sizlerde bırakacağı ilk izlenimi daha da etkilemek istemiyorum ama mutlaka okuyun diyorum. Mutlaka...
