İlyas, eşi ve çocuklarıyla mutlu yaşarken, aklı birden karışan, kendine ne olduğunu anlayamayan bir adam. Aniden canlı cansız ne varsa çirkin görmeye başlar, öyle ki çirkinlik kendisini delirme noktasına getirecek kadardır.
" Her şey bilinen anlamının dışına çıkmak istiyordu sanki."
Ve
"Bu yaşamın güzelliği ile çirkinliği arasındaki ürkütücü boşluk ne kadar koftur."
Bir yanda ise Fahir ve Efe var. Kaderlerini başlangıç noktaları ve gidişatı çakışan. Dünyanın çirkinlikleriyle uğraşan.
Estetik ve Erdem üzerine yazılmış kuvvetli bir metin, hiç bitmesin diyerek okuduğum satırlar. Peki ya insan yaşamında vicdan kavramını, estetik algı ve erdemli yaşamın hangi kıskacına takılır?
"Hem vicdanın kapasitesi ne kadardı? İyi bir cevap, okkalı bir aforizma düşündü ama bulamadı."
Travmatik baba-oğul ilişkileri, aile bağları, güzellik-çirkinlik kavramı, kadın cinayetleri, vicdanın dar sokakları derken derin sulara daldığım, bir o kadar da keyif aldığım sayfalardaydım. Mistik bir kurgu, polisiye, felsefe derken bir solukta #okudumbitti
Ercan Başer'in anlatımınındaki en can alıcı nokta, metindeki her cümlenin üzerine uzun uzun düşündürmesi. Mesaj verme derdine düşmeden ama söylemek istediğini de gediğine oturarak yazıyor.
Velhasıl derim ki kalemiyle tanışmadıysanız mutlaka şans verin.