Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Spinoza Metafiziği ve Siyasetin Gücü

Yaban Kuraldışılık

Antonio Negri

Yaban Kuraldışılık Gönderileri

Yaban Kuraldışılık kitaplarını, Yaban Kuraldışılık sözleri ve alıntılarını, Yaban Kuraldışılık yazarlarını, Yaban Kuraldışılık yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Reklam
Sevemem, sevemem, sevemem, başkasına hiç göz süzemem.
Ne olduğunı bilmediğim “ölçüsüz ve insanüstü bir şey” Antonio Negri Spinoza’nın giriştiği kuramsal macerayı böyle nitelendiriyor.
İktidar (potes­tas) batıl itikattır, korkunun örgütlenişidir, yokluktur; güç kendini kolektif biçimde kurarak ona karşı çıkar.
Sayfa 360Kitabı okudu
Özgürleşme geçiştir; geleceği önceden sezdiği için değil, bugüne nüfuz ettiği ve can verdiği için. Özgürleşme bir ihtiyaçtır; aktüel kılınan ve bugüne can vererek, Spinozacı varlığın metafizik işareti olan zorunluluk ve olanak arasındaki etkin ve pa­radoksal denklik noktasını kurarak, gerçeklik yoluyla, yeni bir bile­şim ve yeni bir bugün belirleyen, ontolojik bir ihtiyaçlar sistemidir.
Sayfa 354Kitabı okudu
Asıl sorun yönetim biçimi değil, özgürleşme biçimidir. Spinoza'nın poli­tik sorunu, özgürlüğe ve akla, ihtiyaçların ve bunların toplumsal ve kolektif kaydının dolaysızlığına, varlığın potansiyelliğinin mutlaklı­ğını iade etme sorunudur. Yönetim biçimlerine dair bütün tanımlar, varlığın gücü tematiğiyle kozlarını paylaşmak zorundadır.
Sayfa 353Kitabı okudu
Reklam
... Kendini geliştirerek varlığı kuran özgürlük; kendini kurarak özgürlüğü belirleyen varlık. Ancak etkililiği ölçüsün­de önceden temsil edilebilen bir aktüellik; bir etki ve özgürlük ölçütü olarak ortaya konan zorunluluk.
Sayfa 353Kitabı okudu
Spinoza'da hakikat ve varlık, ancak kolektif pratiğin yorumlayabileceği, eklemleyebileceği ve üretebi­leceği bir karşılıklı etkiler bütünlüğünü bulup ortaya çıkarır. Spi­noza' daki transandantal şematiklik, salt pratik ve maddidir. Dünya kendi mutlaklığını, ancak kendini kendi verilmişliğinde tanıyarak yüceltir. O tikelliği içinde mutlaktır. Özgürleşme süreci içinde ras­yoneldir. Sonlu ve sonsuz, özgürleşmeye doğru olan gerilimi üretir­ler. Dünyadan ancak mutlaklığı içinde bahsedebiliriz, bu mutlaklık ancak gerçek olanda yaşar.
Sayfa 348Kitabı okudu
Dünya, (Rönesansçı terimlerle yeniden oluşturulan) türümcü felsefenin, yüklemler ve paralellik teorisinin güçten düştüğü ya da negatif düşüncenin baskısı altında etkisini kaybettiği oranda, maddi diriliğiyle yeniden ortaya çıkarken, toplum da kolektif boyutuyla yeniden belirir. Materyalizm ve kolektivizm kurucu düşüncenin temel öğeleridir.
Sayfa 343Kitabı okudu
Spinoza anayasal işleyişe dair her türlü resmi faktörü kökünden reddeder: Sınırlar kuvvetlerden oluşur; iktida­rın (potestas) sınırları güçler (potentiae) tarafından tanımlanır. Bu demektir ki, monarşik işleyişin sınırları, fiziksel sınırlar oldukları oranda hukuksal sınırlardır; ancak anayasada ve onun açılımında maddi olarak geçiyorsa resmi belirlenimlerdir. Spinoza'nın tezini desteklemek için öne sürdüğü ahlaviyatlara bakarsak, bütün politik biçimlerin açık bir şekilde kurucu süreçler olarak görüldükleri oran­ da değerli olduklarını fark ederiz. (Vl:9-40). Monarşik yönetim (salt tarihi olgudan yola çıkarak), hukuksal tanım soyutlamasından sıy­rılıp iktidar ve karşı karşıya gelen güçler ilişkisi bağlamında ortaya konduğunda, rasyonel bir öğe haline gelir. Mutlakiyetçilik ılımlılaş­tırılmıştır; ılımlılık dinamik bir ilişkidir ve bu ilişki bütün tebaayı kurucu düzenlemeye dahil eder. Anayasal denge, güçler arasındaki çarpışma-dolayım-karşıtlıktır. Ve bu süreç, multitudo'nun kolektif bir insan özü olarak gelişimidir.
Sayfa 331Kitabı okudu
Reklam
egemen iktidarın sınırsızlığı (mutlaklığı), ne denli multitudo'nun toplumsal ve politik ihtiyaçlarının sürekliliği boyunca gelişirse, devlet de konsensüsün belirlenimince o denli sı­nırlanır. Öyleyse, konsensüs normundan kopuş, doğrudan savaşı te­tikleyecektir. Sivil haktan kopuş kendinde bir savaş hakkı nedenidir. "Yurttaşlar topluluğunun kendi çıkarını gözetmek için bağlı olduğu, korku ve saygı uyandıran kurallar ve nedenler, sivil hakka değil do­ğal hakka aittir, çünkü bunlar sivil hakla değil, ancak savaş hakkıyla doğrulanabilirler. Ve bir topluluğun bu kural ve nedenlere bağlılığı, bir insanın doğal durumda iken, kendi kendinin düşmanı olmamaya ve kendi hakkını gözetmeye bağımlı olması, aksi halde kendi kendi­ni yıkacak oluşu gibidir; ve de bu tabi olma değil, insan doğasının özgürlüğüdür" (IV:S). Bu pasajlarda bizi hayrete düşüren şey, sivil hakkı savaş hakkından ayıran belirgin hattır. Aslında bu bizi çok fazla şaşırtmaz çünkü varlığın kurucu süreç tarafından hep daha yüksek kusursuzluk aşamalarına ancak antagonizma yoluyla taşın­dığını gayet iyi biliyoruz. Devlet, egemenlik ve de iktidarın sınırsız­lığı, kurucu sürecin, gücün temel antagonizması aracılığıyla süzülür. Devlet ufku savaş ufkudur.
Sayfa 323Kitabı okudu
33 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.