Theodor Herzl'in temelini atmaya çalıştığı bu yahudi devleti anlayışı; temelini geçmişteki antisemitist eylemlere karşı duyulan (haklı) nefret ve inatçı bir tepkisellik güdüsüne dayandırıyor.
Çünkü ona göre; antisemitism (tarihsel sebeplere dayanan yahudi düşmanlığı) vadedilen topraklara inşa edilecek bir yahudi devletinin esas dayanağı görevi görüyor. Tarih boyunca başka ırkların sömürüsüne ve antipatisine maruz kalmaları, hayalindeki devleti kurmak için her türlü yola başvurmalarını meşru kılıyor. Dolayısıyla, yurdundan edilmekten ötürü beslenen bir kin ve o toprakları ve tecavüze maruz kalmış bir vatanı tekrar kazanma arzusuna dayalı kurulacak bir "intikam imparatorluğu". Bunu da kendince rasyonel ve bir o kadar da milliyetçi temelli uzlaşmacı sebeplere bağlıyor. Akabinde, modern bir düşünce yapısıyla ve güçlü bir kültür yapılanmasıya bu devletin zannedildiğinden kısa sürede kurulabileceğini söylüyor. (Ki öyle de oldu). Günümüzde, gerek sosyal gerek politik bir çok alanda hala etkin görev alan yahudi lobisinin, nasıl bir mağduriyet ve öfke üzerine inşa edildiği bu kitapta net bir şekilde anlaşılıyor.