Yaklaşan İsyan sözleri ve alıntılarını, Yaklaşan İsyan kitap alıntılarını, Yaklaşan İsyan en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ben benim, sen de sen ama yanlış giden bir şeyler var. Kitlesel kişiselleşme. Bütün koşulların bireyselleşmesi: hayatın, işin ve de sefaletin. Yaygın şizofreni. Azmış depresyon. Ufacık paranoyak parçalar halinde atomlaşma. Temasın histeriye yol açması. Kendim olmak istedikçe daha büyük bir boşluk hissediyorum. Kendimi ifade ettikçe içim daha da boşalıyor. Kendi peşimden koştukça daha da yorgun düşüyorum. Kendimize sıkıcı bir gişe filmi muamelesi yapıyoruz. Tuhaf bir alışverişte kendi kendimizin temsilcisine, neticede bir uzvumuz kesilmiş hissi veren bir kişiselleştirmenin kefillerine dönüşmüşüz. Az çok gizli bir beceriksizlikle iflas noktasına varıncaya dek kendimizi sağlama alıyoruz.
Arkadaşlığın politik yanından çekinmeyin.
Bize arkadaşlığın politikadan bağımsız, sevgiden başka hiçbir amacı olmayan bir duygu olduğu öğretildi. Ama her tür yakınlık ortak bir doğrunun etrafında kurulmuş bir yakınlıktır. Her bir karşılaşma, ortak bir olumlamanın etrafında gerçekleşir, hatta bu yakıp yıkmanın olumlanması bile olabilir. Bir şeylere tutunmanın veya bir şeylerin elinden uçup gitmesini engellemeye çalışmanın genellikle işsizlikle neticelendiği, çalışmak için yalan söylemenin gerektiği ve yalanını sürdürmek için çalışmaya devam etmek zorunda kaldığın bir çağda hiçbir ilişki masum değildir. Kuantum fiziğinin her alana uygulanabileceğine inanan ve buna göre yaşayanlar, çokuluslu tarım ticaretine karşı dövüşen yoldaşlardan daha az politik bağlara sahip değildir. Eninde
sonunda sistemden kopmak ve dövüşmek zorunda kalacaklardır.
(...)
Birbirimizi bulabileceğimiz koca bir toplumsal alana sahibiz. Kaç kişi olduğumuzu ortaya koyup korkakların maskesini düşürecek gündelik başkaldırı olanaklarına sahibiz. Bu medeniyete karşı, küresel ölçekte dayanışma ve savaş hatlarını belirleyecek düşmanlık duygusuna sahibiz.
"Neysem oyum." Bedenim bana ait. Ben benim, sen de sen ama yanlış giden bir şeyler var. Kitlesel kişiselleşme. Bütün koşulların bireyselleşmesi; hayatın, işin ve de sefaletin. Yaygın şizofreni. Azmış depresyon. Ufacık paranoyak parçalar halinde atomlaşma. Temasın histeriye yol açması. Kendim olmak istedikçe daha büyük bir boşluk hissediyorum. Kendimi ifade ettikçe içim daha da boşalıyor. Kendi peşimden koşdukça daha da yorgun düşüyorum. Kendi'mize sıkıcı bir gişe filmi muamelesi yapıyoruz.
Çocukluğumuzdan beri bize söylene gelen şeyin aksine, zekâ uyum sağlamayı bilmek anlamına gelmiyor– ama öyle bir zekâ türü varsa bile bu köleliğin zekâsıdır.
Artık bir isyanın nasıl başlayabileceğini bile bilmiyoruz. Tarihsel kabarmaların önlenmesiyle, yatıştırılmasıyla geçen altmış yıl demokrasi anestezisiyle ve olayların kontrol altında tutulmasıyla altmış yıl gerçekle ilgili algımızı ve sürmekte olan savaşla ilgili duyularımızı
uyuşturdu. İşe bu algının canlandırılmasından başlamalıyız.
Perben II
Toprağı var eden üzerindeki yaşamdır: Ticaret, avlanma ve çocuklara oyun alanı olarak ayrılmış topraklar; aşıkların veya asilerin toprağı; çiftçilerin, kuşbilimcilerin veya gezginlerin toprağı, mıntıkası. Kural gayet basit: Verili bir alana yeni yeni toprakların, mıntıkaların eklenmesi demek, bunların arasında daha çok dolaşım olması, iktidarın onlarla başa çıkabilmesinin giderek zorlaşması demek. Lokantalar, kırtasiyeler, spor tesisleri, boş araziler, ikinci el kitap tezgahları, binaların çatıları, derme çatma sokak pazarları, kebapçılar ve garajlar, yeterince suç ortaklığı yaratıldığı takdirde, resmi amaçları dışında da kullanılabilir . Yerel örgütlenmeler devletin haritasını karmaşıklaştırıp bulandırarak üzerine kendi coğrafyalarını ekleyebilirler: Bu da devletten ayrılmaları sonucunu doğurur.
Başımızı kaşıyacak vaktimizin olmadığı iş yerimizde saat ona kadar kalırız ama iş yerinin mallarını alıp sağda solda satmaya veya daha sonra satmak niyetiyle malları arabamıza doldurup götürmeye vicdanımız elvermez. Patronlardan nefret ederiz ama ne pahasına olursa olsun bir işimiz olsun isteriz. Çalışmak bir kölelik belirtisi gibi görülür ama öte yandan işlerinin olması insanlara gurur verir.
“Neysem oyum.” Bedenim bana ait. Ben benim, sen de sen ama yanlış giden bir şeyler var. Kitlesel kişiselleşme. Bütün koşulların birey-selleşmesi: hayatın, işin ve de sefaletin. Yaygın şizofreni. Azmış depresyon. Ufacık paranoyak parçalar halinde atomlaşma. Temasın histeriye yol açması. Kendim olmak istedikçe daha büyük bir boşluk hissediyorum. Kendimi ifade ettikçe içim daha da boşalıyor. Kendi peşimden koştukça daha da yorgun düşüyorum. Kendi’mize sıkıcı bir gişe filmi muamelesi yapıyoruz. Tuhaf bir alışverişte kendi kendimizin temsilcisine, neticede bir uzvumuz kesilmiş hissi veren bir kişiselleştirmenin kefillerine dönüşmüşüz. Az çok gizli bir beceriksizlikle iflas noktasına varıncaya dek kendimizi sağlama alıyoruz.