'' Önemli olan inancın dil ile söylenmesi ve söylenen sözler değil bu imandan yola çıkarak hayatın nasıl sürdürüldüğüdür. İnsanın Tanrı hakkında edindiği hayaller Tanrı(nın kendisi) değildir. İster bir Hindu Benareste Veda ilahilerini tek düze bir sesle söylesin, ister bir Çinli Tao’ya dalıp onda yok olsun. İster bir Hristiyan şarapla ekmek ayinine katılsın, ister bir Müslüman camide Kur’an okusun, ister bir Afrikalı yüzünde maskeyle hayatı kutsamak için dans etsin, karşımıza tek bir soru çıkmaktadır: Bu ululama onların hayatında neyi değiştiriyor? ''
Batı'ın ferdiyetçi ve akılcı kuruntularının tutsağı olarak kalırsak, elimizde yitirilmiş olanın tüm boyutlarının özleminden başka bir şey kalmaz ve sonunda "saçma" felsefelerine varıp dayanırız.
Büyümenin gizli ilah, reklamın ise saçma bir tapınma haline geldiği toplumlarda; büyük bir çoğunluğun, bütün bir sistemin yararlanmaya çağırdığı her şeyden yoksun yaşadığı toplumlarda şiddet, fertlerin olduğu kadar grupların da yasası oluverir.