Yemoşoğlu Mehmet, daha küçük bir bebekken babasını, tarla yüzünden çıkan bir kavgada kaybeder. Annesi, henüz kocasının kanı yerde kurumadan kocaya kaçar, Mehmet yetim kalır.
Döktüğü gözyaşları babası için değildi; öldürülenin babası olduğunu bilmiyordu, peşini tuttuğu kadınlar ağladığı için ağlıyordu. Nenesinin yanında büyür. Nenesi, Adana Ermenilerindendir; Sultan Abdülhamit’in hışmına uğramış, iki çocuğu ve kocasını kaybetmiştir.
Mehmet, yoksulluk içinde büyür. Zara’yı tanır, dünya onun olur; ne para ne pul ne bayram ne şölen takar, “Zara’m var ya!” diyordu. Zara ölünce dünyası yıkılır, yanan ışığı söner, saray olan evi enkaza, çayır çimen olan dünyası, güneşte kavrulan kuru otlarla kaplı bozkıra döner.