Sabahattin Ali'nin her zaman ki gibi başka bir güzel eseri... Yalan Dünya 13 öyküden oluşan bir kitap. Her öyküsünde buram buram Anadolu kokusu aldığınız. Her sayfasında biraz kendinizi bulduğunuz. Her karakteri sanki bir nefes ötedeymiş gibi hissettiğiniz mükemmel bir eser..
"Asfalt Yol'u" okurken görev yaptığı köye yararlı olmayan çalışan bir köy öğretmeni oldum,
"Ayran" öyküsünde güğümüne doldurduğu ayranı, kış ayazında satıp evine ekmek götürmeye çalışan Küçük Hasan'a üzüldüm,
"Isıtmak İçin'de" varlık içinde yokluk çeken bir mahallede oturup, hasta kızını ısıtabilmek için kapı kapı dolaşıp 3-5 kuruşa çamaşır yıkayan vefakâr annenin çaresizliğini kalbimin derininde hissettim,
"Bir Konferans'ta" belki de ilk defa bir konferansa şahit olan köylülerin halini gülerek okudum.
Esere ismini veren "Yeni Dünya" öyküsünde rekabeti gördüm, fazla hırsın insana verdiği zararlara hayretle şahit oldum.
"İki Kadın'da" Hacer ile Esma'nın itişmelerini,
"Sulfata'da" Aliye'nin sıtma hastalığına aradığı çareyi onlarla beraber yaşadım.
Kâh üzüldüm kâh güldüm. Kendime sürekli telkin ettim, hayır Sevim ağlamayacaksın... Ama son hikaye, "Hasanboğuldu"... Beni bulutların üstünden aldı, yere çarptı. Hasan'la beraber boğuldum, Emine ile ağladım, dillerde bir ağıt oldum. Zaten oldum olası bu kavuşamayan aşık hikâyeleri beni duygulandırmıştır. Ancak bunu okuyunca dedim ki; vay be aşk için neler yapılıyormuş.