Bir adamın ,kendi iç savaşını, kendi ağzından kendi gelgitleriyle müthiş bir şekilde akıcı tempoyla anlattığı bir romanla karşınızdayım. Kendini gerçek dünyadan soyutlamış bir adamın kızgınlıklarının, çatışmalarının, kırgınlıklarının, ve daha yaşadığı bir çok duygunun tasvirini okuyorsunuz.. Kitap iki kısımdan oluşuyor. ilk bölümünü 'Yeraltı', ikinci bölümünü ise 'Notlar' oluşturur.
İlk bölüm yeraltı dünyasında geçiyor. İnsanlığın nankörlüğü, bencilliği üzerine , arkadaşlık dostluk kavramları incelenmiş. Hür iradenin, zevklerin metaforlaştırılarak insan üzerinde ki etkisine değinmiş yazar. Açıkçası söylediği her şeye , gözlemleyerek ve üstünde kafa patlatarak ve bunu bize hissettirerek edindiği tüm tespitlere canı gönülden katıldığımı söylemeliyim.
İkinci bölümde ise tüm bu felsefik düşüncelerin uygulaması niteliğinde karakterin yaşantısından küçük bir kesit okuyoruz. Eski arkadaşlıklara, aşka, sevgiye, paraya, hırsa, geçim sıkıntısına, içsel bunalımlarla daha net karşılaşıyoruz. Karakterin tüm bu olanlar karşısında tutarsız ve fevri hareketlerine şahit oluyoruz. Ve sonu da oldukça manidar ve anlamlı bitiyor.