Kitapların bu kadar öngörülebilir olması sıkıcı. Cress'in duygusal kötü olmasını güzel anlatmışlar, kendine kendi gibilerden ordu kurma çabası, rüyaların bağlantısı, Theo'nun içsel yolculuğu derken kitap nasıl geçti pek anlamıyoruz. Seride fantastik nitelikli kitaplar bekleyenler için yoğun duygular betimlemeler yok. Her light fantastik gibi (evet light fantastik benim 2004 yılından beri bu tür kitaplar için bulduğum tür adı) bunda da savaşın ve büyünün doğasından çok romantik ilişki üzerinde durulmuş. Kızların arkadaşlarıyla olan göreceli ilişkileri, aile bağları, eşcinsel ilişkiler derken büyüyle pek alakası olmayan taşların doğasını anlatmayan bir fantastik kitap okuduk.
Yine yalnızca Prens Soren gibi kendini yargılayabilen, ahlaklı karakter için okuduk. Genelde kitap serisini okumaya değdirecek bir esas oğlan ya da yan karakter oluyor onun için okuyoruz kitabı. Kül Prensesi serisinde Prens Soren'di bu karakter.
Sonu sürpriz değildi, yazılar, işgaller, kitaptaki tuzaklar bizim beklediğimiz ihtimallerdi. Yine de güzeldi.