...Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İn- cecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı... ve yüzüm ömrümün atlası; düzlükleri bunaltı, yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir engebeler atlası. Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır Ömür hanım?
Her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? Acıyı görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek kederin işleyip yaralamadığı bir insan, mutluluktan, umuttan, sevinçten ne anlar? Göğü görmeden, denizi gör- meden maviyi anlamaya benzemez mi bu? Bir güz dü- şünün ki Ömür hanım, ilkyazı olmamış, yazı yaşanmamış, böyle bir güzün hüznü hüzün müdür? Başlamanın bir anlamı varsa bitişi göze almak, bitişin bir anlamı varsa başlangıcı olmak değil midir? Yaşamı düz bir çizgide tut- mak tükenmektir. Yaşamak zorunda olduğumuz şunca yılı aykırı uçlar arasında gezdirip geçirdikçe, alışkanlıkların sınırlarını aşmadıkça zaman zaman, yaşamak nasıl yenilik olur tükenmek değil de?
Şükrü Erbaş
Hayati inanç hocamın bir videosunu izlerseniz içimdeki sevginin sebebini anlayabileceğinizi umuyor ve şiddetle tavsiye ediyorum.
Şöyle küçük bir not bıraktıktan sonra kitaba gelecek olursam, çok güzeldi. Okuduğum sürece sanki Hayati hocamın dizinin dibine oturmuş ve onu tebessüm ederek dinliyormuş gibi hissettim. O kadar samimi ve sıcak bir anlatımı var ki başka türlüsünü hissetmek mümkün değil. Şahsen şiire çok mesafeli biri olarak, divan edebiyatının bağrından kopan beyitleri sevmem benim için başta çok şaşırtıcı bir durumdu. Ama sonra sebebini çok hızlı bir şekilde çözdüm. Hikmet! Hikmet kokuyor beyitler buram buram. Ek olarak yazarımızın beyitleri en güzel şekilde Türkçe’den Türkçe’ye çevirmesi ise anlamanız açısından işinizi fazlaca kolaylaştırıyor. Durum böyle olunca, beyitleri bağrınıza basmamanız elde değil. Beyitler aracılığıyla verilen teselliler, öğütler , tecrübeler tek tek yara bandı oluyor yaralarınıza. Sonra bir istek doğuyor içinize. Keşke görebilseydik Şeyh Galib’i, Nabi’yi , Fıtnat Hanım’ı , Avni’yi , Muhibbi’yi.... Daha nicesini... Şimdi daha iyi anlıyorum Hayati hocamı. Onun ahirette görmeyi istediklerini neden aşkla beklediğini.
Son olarak şunu söylemeliyim ki; yazarımızın dediği gibi söz hayatidir! Bu doğrultuda söze hayat verenleri tanımak önemlidir. Dolayısıyla bunu en güzel şekilde yerine getiren kıymetli hocamı mutlaka dinlemenizi ve kitaplarını okumanızı şiddetle tavsiye ederim.
Can Veren PervanelerHayati İnanç · Babıali Kültür Yayıncılığı · 20213,212 okunma
Bir coşku var içimde bugün kıpır kıpır
Uzak çok uzak bir yerleri özlüyorum
Gözlerim parke parke taş duvarlarda
Açılıyor hayal pencerelerim
Hafif bir rüzgar gibi, süzülüyorum
Kekik kokulu koyaklardan aşarak
Güvercinler ülkesinde dolaşıyor
Bir çeşme başı arıyorum
Yarpuzlar arasında kendimi bırakıp
Mis gibi nane kokuları arasında
Ruhumu dinlemek istiyorum
Zikre dalmış her şey
Güne gülümserken papatyalar
Dualar gibi yükselir ümitlerim
Güneşle kol kola kırlarda koşarak
Siz peygamber çiçekleri toplarken
Ben çeşme başında uzanmak istiyorum
Huzur dolu içimde
Ben sonsuzluğu düşünüyorum
Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum
Durun kapanmayın pencerelerim
Güneşimi kapatmayın
Beton çok soğuk, üşüyorum..
Reis Muhsin YAZICIOĞLU
Gavur paşalarından biri yıllar sonra şöyle demiş: "Ulan şu Osmanlı temeli nasıl sağlam bir devletmiş; biz dışardan siz içerden vurduk, vurduk deviremedik."
Müslüman olduktan sonra karnımı bir kez tıka basa doldurmadım. Bunu Allah’a ibadet zevki ve kavuşma lezzetinden mahrum kalmamak için yaptım.
Hz. Ebu Bekir(ra)