Kadınlar birbirine karşı serttir. Kadınlar birbirinden hoşlanmaz. Kadınlar – ama bu sözcük ölesiye bulandırmıyor mu midenizi? Emin olun, benimkini bulandırıyor.
“Sevgili eşim, yaşamımın ve yazgımın efendisi olduğun gibi zevklerimin de efendisi ol. Acımasızlığın yaşamıma mal olsa bile, en sevdiğim haklarımı sana bırakıyorum. Senin inceliğine hiçbir şey borçlu olmak istemiyorum. Her şeyi yüreğinden almak istiyorum
Onunla size uygun olduğu için değil, hoşunuza gittiği için evlenmek istiyorsunuz. Sanki aşk uygunluklar konusunda yanılmazmış, sanki birbirlerini sevmekle işe başlayanlar sonunda hiç birbirlerinden nefret etmezlermiş gibi.
Bizi mutlu kılan durum da hep sürseydi, bundan haz duyma alışkanlığı, bizden bu hazzı da alıp götürürdü. Dışarıda hiçbir şey değişmezse de, yürek değişir; mutluluk bizi bırakır ya da biz onu bırakırız.
Burada onların masum aşklarının belki çok saf ve çok yalın öyküsünü anlatmaya başlarsam, bu ayrıntılara önemsiz bir oyun gözüyle bakılabilir, ama o zaman haksızlık yapılmış olacaktır. Bir erkekle bir kadının ilk ilişkisinin, gerek birinin gerekse ötekinin yaşamı üzerinde yapması gereken etki yeterince dikkate alınmıyor. Aşk ya da onun yerini tutan eğilim kadar canlı bir duygunun, yılların ilerleyişi içinde art arda gelişi fark edilmeyen ve ölünceye kadar etkisi süren uzun sonuçları olduğu görülmüyor.