Gerçekten bu kitap hakkında ne söylesem ne söylesek az kalır. Seher ve Devranı okuduğumda bir Orhan Kemal bir Yaşar Kemal geldi diye hissetmiştim. Bu kitap bana biraz Livaneli’nin Kardeşimin Hikayesi’ni hatırlattı. Ama hangisi daha etkileyiciydi bunu kıyaslamak bile istemiyorum. Çünkü bu yazarlarımıza yapılan bir haksızlık olur ki ikisininde mükemmel bir hayal gücü olduğu su götürmez. Nihayet bitirdim ve uzun bir zamandan sonra bir kitap beni ağlatabildi.. buna sevinsem mi üzülsem mi bilemiyorum ama o kadar çok özlemiştim ki bu duyguyu tekrardan yaşadığım için Demirtaş’a şükranlarımı sunuyorum.. umarım sen hep yazarsın bizde hep okuruz..
Öğrendim ki...
Kimseyi sizi sevmeye zorlayamazsınız.
Kendinizi sevilecek insan yapabilirsiniz,
Gerisini karşı tarafa bırakırsınız.
Öğrendim ki...
Güveni geliştirmek yıllar alıyor,
Yıkmak bir dakika.
Dostoyevski ile 10. buluşmamız, yazarın Sibirya’da geçirdiği sürgün yıllarını Aleksandr Petroviç Goryançikov adlı bir karakter üzerinden anlattığı Ölüler Evinden Anılar kitabı ile gerçekleşti...
Ölüler Evi’ndeki misafirliğim genel itibariyle keyifli geçmekle beraber zaman zaman oldukça sıkıldığım bölümlerin de yaşandığını itiraf etmem gerek.
Yalanlamak ve reddetmek için okuma!
İnanmak ve her şeyi kabullenmek için de okuma!
Konuşmak ve nutuk çekmek için de okuma!
TARTMAK, KIYASLAMAK ve DÜŞÜNMEK için oku!
İnsanı tüketen 7 şey:
📍Kıskanmak
📍Gereksiz yere çok düşünmek
📍Kendini başkalarıyla kıyaslamak
📍Olmadığı biri gibi görünmeye çalışmak
📍Bir şeye körü körüne bağlanmak
📍Gereksiz insanlar
📍Sürekli geçmişi ve geleceği düşünerek bugünü kaybetmek
#alıntı 🕊️
Yalanlamak ve reddetmek için okuma! İnanmak ve her şeyi kabullenmek için de okuma! Konuşmak ve nutuk çekmek için de okuma!
Tartmak, kıyaslamak ve düşünmek için oku..