Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
228 syf.
9/10 puan verdi
Yine Atatürk incelemesi ile karşınızdayım. Diyebilirsiniz ki "Bu da Atatürk'ten başka bir kitap incelemiyor", isyanınızda haklı olsanız bile elimde değil, çünkü Atatürk tarih sayfalarına sığan bir insan değildir. Onun, çatık kaşlı tarihin dışında kalan nice yönleri vardır. Bunları ancak okuyarak, araştırarak, anlatarak öğrenebiliriz.
:'(
Türk'üm dedim faşist dediler
Kürd'üm dedim hadi lan bölücü dediler
Laz'ım dedim hadi lan devşirme rum dediler
Çerkez'im dedim hain ethemin torunları dediler
Alevi'yim dedim dinsiz kızılbaşlar dediler
Sünni'yim dedim yezit dediler
Arap'ım dedim pis yobazlar dediler
ben ne dediysem bişeyler dediler
tam insanım diyecektim insanlığa dair her şeyi yok ettiler
-KAZIM KOYUNCU
Yavuz Sultan Selim
Yavuz'um da Yavuz'um :)) benim en çok sevdiğim ve hayran kaldığım bir padişahtır kendisi. Bu birazda düşmanlarına olan şiddetinden kaynaklanıyor da olabilir. Benim gözümde çok büyük yerlerde. Devletin bekası için babasına dahi savaş açmıştır Yavuz. Çünkü II. Beyazıd fazla pasif bir kişilikti. Şah İsmail'in iki yüzlü siyasetine kanıp
Bu kitabın Iyi anlaşılması için yazarıyla yapılan röportaj ı incelemeye koymayı uygun gördüm Herkese iyi okumalar..
Yazar – Şair Nesimi Aday’ın Dersim Gazetesi’nde Yazar Faik Bulut ile yaptığı ‘Horasan’dan nasıl geldik?’ kitabına ilişkin yaptığı röportajın tamamını olduğu gibi yayınlıyoruz.
Türkiye’deki Alevilerin çoğu ve Dersimlilerin
Kızılbaşlar
Azerbaycan Edebiyatında Şah İsmail ile ilgili yazılmış olan ilk edebi eser olduğuna ilişkin bir açıklama yazısı var kitapta. Kitapta Şah İsmail’in henüz iki yaşında iken Lâlası ve birkaç kızılbaş beyi tarafından ölmekten kurtarılması ile başlayıp Çaldıran savaşına kadar olan dönemi akıcı bir dil ile işlenmiş. Bakü’nün ve Tebriz’in alınması ayrıntılı şekilde anlatılmış. Daha sonra, yaklaşık ondört yıllık bir dönem atlanmış ve Çaldıran savaşı ile yeninden anlatıma başlanmış. Çok uzun bir kitap değil. Keyif aldım okurken.
Kitapta Akkoyunlular için savaşırken, zorla götürüldüğü savaştan kaçarak kurtulan bir köylü olan Habip’in köyüne döndüğü, gördükleri ve öldüğü sahne oldukça etkileyiciydi.
Dersim geçmişten bugüne acılarla yoğrulmuş bir toprak parçası.Dersimin acılı yaşantısını bu kadar etkileyici,masalsı ve insanın içine işleyen bir tarzda yazılmış bir kitap daha olduğunu zannetmiyorum.Ermeniler,kürtler,hükümet,muhacirler,kızılbaşlar gibi kimliklerin mücadelelerini okuyoruz.Yanlış politikaların sonucunda bu mozaiği maalesef kaybetmişiz.Kitapta harika bir uslup ve etkileyici betimlemeler var.
Osmanlı-Safevî Kıskacında Kızılbaşlar
Kitap oldukça akıcı fazla derinlere inmeyen fakat vereceği bilgiyi gayet güzel ve yerinde veren bir eser.
Başlangıçta doğal olarak Kızılbaşlık'ın meydana çıkış süreci olan Şah İsmail'in sülalesinden bahsediyor. Ailenin ilk başlarda dini sufîlikten siyasete evriliş sürecini, gittikleri bölgeleri ve devletler ile aralarındaki ilişkiler güzel bir şekilde anlatılmış.
Kitapta Safevî Devleti'nin kuruluşunda Anadolu'dan giden Türkmenlerin değil de Azerbaycan bölgesinde Karakoyunlu Akkoyunlu Türkmenlerin etkili olduğu tezi ön planda tutulmuş. Bunun akabinde Osmanlı Devleti'nin özellikle II.Bayezid ve I.Selim'in Kızılbaşlık'a yönelik siyasetleri irdelenmiş.
Kitapta Anadolu'daki Türkmen gruplarının hangilerinin ne zaman ve ne derecede Şah İsmail'e ve doğal olarak Safevîlere göç ettikleri, grup grup incelenmiş. Anadolu'daki isyanların çıkışındaki Safevî/Kızılbaşlık etkileri kitapta ele alınan başka bir konu.
Son olarak I.Selim'in iktidarındaki siyasi ilişkilere değinen kitapta, Safevîlere yönelik alınan fetvalar ve Çaldıran Savaşı ile birlikte Şah İsmail'in aldığı darbe ve sonraki dönemde Kızılbaşların takip süreci de verilerek kitap nihayete ermiş.
İlk başta da dediğim gibi kitap vereceği bilgiyi yerinde ve kısa denilebilecek sayfa sayısı ile güzel bir şekilde okuyucuya aktarmış.
Yavuz Sultan Selim ile Şah İsmail, Sünniler ile Kızılbaşlar, Osmanlı ile Safevi Devleti.. Tam bir tarih kitabı bu kitap. Bir yanda Tebriz bir diğer yanda Anadolu. Gaza adı altında Müslüman Türkler ölmüş hep, hem ne ölmüş! Bir de Müslüman Müslüman'ı öldürürken Hristiyan'dan yardım almış. İroniye ne dersin?!
Sevgi neydi? Kitabı okuduğunuz sürece bunun birçok cevabı olduğunu görüyorsunuz. Zira; aynı anda Taçlı Sultan'a âşık Sultan, Şah, Cafer, Ömer ve Kamber Can var meydanda. Hepsinin kendisine göre aşkı tarif edişi ve ifadesi o kadar farklı farklı ki.. Sevdiği kadına gururundan dokunamayan ve hatta incinir diye sevdiğini dahi söyleyemeyen adamlar var bu kitapta.
Hem tarihi olayları takip edip hem derin anlam arayışlarında bulunmak biraz zordu.
Kitap, birden fazla karakterin ağzından aktarılınca ve zaman atlamaları olunca kitaptan biraz koptum açıkçası. Kitaptaki süreklilik ve daimi akış benim için önemli.
Ezcümle; "zalimler de, çaresizler de ve hatta hadımlar da sever" dedirtti. Keyifli okumalar...
İskender Pala'nın Şah ve Sultan kitabı Kızılbaşların şahı ile Osmanlının sultanı Yavuz arasında geçen olayları anlatır.
Kitabın ilk bölümü Kamber denen bir küçük çocuğu anlatmış. Kamber Babaydar adlı birinin yanında kalmaktadır. Babaydar ona hem annelik, hem babalık yapmıştır. Kamber her zaman kendi öz anne ve babasını merak etmiş; fakat Babaydar'a soramamıştır. Babaydar bir gün onu karşısına oturtup ilk kez ona nasihatler vermiştir. Babaydar Kamber'e ''babacım '' diye hitap ediyordu. Babaydar Şah İsmail'in çok iyi biri olduğunu ve Kızılbaşlık'ı anlatır.
Bir gece Kamber Kızılbaşlar tarafından kaçırılır, saraya götürülür. Orda Hasan Aka denen biriyle arkadaş olur. Onu neden kaçırdıklarını anlayamaz. Aka Hasan babası gibi ona hep hikayeler anlatır, onunla ilgilenir. Kamber gittiği sarayda Şah'ın gerçekten adaletli ve iyi biri olmadığını görür. Şah Sunni olan Müslümanları kaynar kazanda yakıyor, evlerinden sürgün ediyordu. Tebriz'den Sünniliği çekip atmak istiyordu ve o yüzden acımasızca davranıyordu. Hatta Şah'ın kendi annesi de oğluna gelip kötü eleştirilerde bulunduğu için Şah onu da öldürtmüştür.
Şahın karısının adı Gülizar Begüm'dü. Bu kadın şahı çok sever ve sayardı. Gülizar Begüm ona Tahmasb adında bir erkek çocuğu doğurmuş ve şah yeni bir kadınla daha evlenmişti. Bu kadının adı da Taçlı idi. Bu kadının güzelliği tüm Tebriz'de duyulmuş herkes onun hakkında konuşurmuş. Şah da Taçlı'ya karşı çok büyük bir aşk besler ama Taçlı çocukluk aşkı olan Ömer'i sevmektedir. Şahın sevgisine karşılık vermez. ..
Osmanlı Devleti'nin yıkılış, Cumhuriyetin kuruluş yılları. İsyanlar, baskınlar, çeteler ve ölüm. Kurulacak yeni devletin askeri güçleri Anadolu'da Kızılbaş Kürt Alevileri'nin köylerine baskınlar düzenler, kimi genç erkekleri askere alır kimilerini infaz ederler. Onlara en büyük yardımı yapanlar köy ağalarıdır. Kızılbaşlar her şeylerini bırakıp dağlara sığınırlar. Geride kalanlar askerler ve çetelerce insanlığa sığmayan bir şekilde infaz edilir, tecavüze uğrarlar. Köyler yağmalanır ve ardından köy denebilecek bir iz bırakmamak adına yıkılır yakılır ve harabeye döndürülür.
Medet ve Xezal bu katliamlarda büyütürler aşklarını. Yoksullukla, savaşla, kıtlıkla geçen ve tüm ailelerini kaybederek direnirler hayata. Umut onların katığıdır. Umut ve hak onlara Hızırdır.
