Mehmet Akif, Kocakarı ile Ömer şiirinde tebaanın Halife'ye emanet oluşunu çok güzel anlatır:
Hz. Ömer, bir gece mahalleyi dolaşmaya çıkar, dinlenmek için bir evin önünde oturur, içeriden çocukların, "Açız, açız." diyerek ağladıklarına şahit olur. İçeri girer, çocukların neden ağladığını sorar. Kadın da çocukların aç olduğunu, kazanda çocuklar sussun diye taş kaynattığını söyler. Hz. Ömer, "İslam Halifesine içinde bulunduğun durumunu neden anlatmadın?" diye sorar, kadın da der ki:
Ya ben yetim avuturken, Emir uyur mu gerek?
Raiyyetiz, ona bizler vediatullâhız;
Gelip de bir aramak yok mu?
Şiirin devamı şöyledir:
Şu nevhalar ki çıkar tâ bulutların içine;
Ömer! Savâik-ı tel'în olur, iner tepene!
Yetimin âhını yağmur duası zannetme!
O sayha ra'd-ı kazâdır ki gönderir ademe!
"Açız! Açız! Bize bir lokma olsun ekmek ver..."
"Susundu yavrularım, işte oldu, şimdi pişer!"
Gidip de söyleyeyim hâ? Dilencilik yapamam!
Ömer de kim! Benim ondan kerîm adamdı babam.
Biz böyle bir gelenekten geliyoruz.
Kenâr-ı Dicle'de bir kurt aşırsa bir koyunu,
Gelir de adl-i ilâhî sorar Ömer'den onu!
İşte bu anlayış aşağıya doğru geliyor ve bugün de devam ediyor, bitmiyor.