Gönlün ne kadar büyükse aklın da o kadar büyük.
Toprak damının günden yanına oturmuş, İnce Memedine dizleme bir çift çorap örüyordu. Çorabında bitmesine az kalmıştı. Bu çorap öyle güzel bir çorap olacaktı ki bitince, hiçbir ana on yıldır askerdeki yüzüne hasret kaldığı oğluna, kara sevdalı bir kız, ölümüne Özlem duyduğu yavuklusuna,Bir gelin ateşinden yandığı Gurbetteki kocasına böyle bir çorap yapmamış olacaktı. Masmavi çiçeklerden büyüklü küçüklü nakışlar işlemişti çoraplara. Bu çorapları taa uzaktan İnci Memedde görenler, ağzına kadar çiçekle dolmuş bir tarlanın yürüdüğünü sanacaklardı. Böyle bir çorabı şahlar, padişahlar, Koçyiğit, Köroğlu bile giymemiş görmemişti...
Reklam
Pek iyi, çok güzel, Ferhat Hoca köylü değil mi? Topal Ali, Sarı Ümmet, Koçyiğit Köroğlu, sazı güzel, sözü güzel Dadaloğlu da, Genç Osman, Gizik Duran, zenginden alıp fıkaraya veren Çötdelek, Müslüm çocuk da köylü değil mi? Kırklara karışanlar, pirler ermişler, hep köylü değiller mi? Ben de köylü değil miyim? Ama biz başkayız. Tek tek, köylüler başka, diye geçirdi içinden... Ölümü kalımı, sevdayı zulümü bilen, Allah avazlı Karacaoğları da köylü değil mi? Köylü değiller, diye bağırdı içinden... Onlar başka bir şeyler, başka bir insanlar..!
"Bu dünyaya bir ün, bir ad ister."
Sayfa 24 - Bilge Kültür Sanat YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
94 öğeden 61 ile 70 arasındakiler gösteriliyor.